DENEYSEL/MODERN PSİKOLOJİNİN BABASI : WILHELM MAXIMILIAN WUNDT

Özge Genlik 

 

 

Zihinsel yaşamın başlangıcı yaşamın başlangıcına kadar gider.” 

Wilhelm Wundt (1832-1920)

 

 




Bugün psikoloji disiplinini, kendi başına özerk bir ana bilim dalı olarak nitelendirilebiliyor isek hiç şüphesiz bunu Wilhelm Wundt’un hayatı deneysel yöntemler ile anlamlandırma aşkına borçluyuz. 

 

 

Dünyadaki tüm üniversitelerin psikoloji ana bilim bölümlerinin örnek aldığı ilk psikoloji laboratuvarını inşa eden (1879 da ,dünyanın ilk resmi deneysel psikoloji laboratuvarını Leipzig Üniversitesi’nde kurmuştur) ve attığı bu büyük adım ile psikolojiyi, felsefe kökeninden ayrışmasını sağlayarak , ana bilim dalı haline dönüşmesini sağlayan Wilhelm Maximilian Wundt ‘un ruhuna deneysel yaklaşım ile bir yolculuk gerçekleştirelim mi? 

 







Alman kökenli doktor, filozof ve psikolog, deneysel psikolojinin ya da modern psikolojinin babası olarak nitelendirilen Wundt’un doğum haritasında odağımın ilk yöneldiği ‘ateş’ ve ‘toprak’ elementlerinin hakimiyeti: Özellikle haritanın en önemli noktalarından; Yükselen burcu (Yay), Güneş burcu (Aslan), Ay burcu(Koç) ve şans noktasının (Aslan burcu) ‘ateş’ elementinde konumlanıyor olması; yaşamı oldukça hareketli ve ilham verici, canlı ve idealist bir doğada deneyimlediğinin altını çizerken eş zamanlı olarak, haritanın ışığının yöneticisinin toprak elementinde yer alıyor  olması (Mars, Boğa burcunda; /haritanın ışığı Güneş ancak Güneş dokuzuncu evde –düşen bir evde yer aldığından haritanın ışığını Ay olarak değerlendiriyoruz, Ay, beşinci evde Koç burcunda yer almakta dolayısı ile yönetici gezegeni Mars’ı haritanın ışığının yöneticisi oluyor./)  ve kariyer yaşamımızın nasıl biçimlendiği, nerede olgunlaşma niyetinde olduğumuzu gösteren Satürn gezegenin de haritanın 10. Evinde Merkür gezegeni ile birleşim halinde konumlanması; Wilhelm Wundt’un, yaşam serüveninde;  kendi merkezinde olmayı seçen, gerçekçi, sabırlı, disiplinli, üretken, idealist, ilham veren, istikrarlı ve cesaretli bir varoluşsal enerji dinağiminde  var olduğunu göstermektedir. 

 

Doğum haritasında ışıkların (Güneş ve Ay) ilişkisini değerlendirdiğimizde; Yay burcu temasına ilişkin motivasyonun ön plana çıktığı ‘Küçülen Ay Fazı’nı görüyoruz. Küçülen ay fazında; beden almayı seçmiş bireylerin,  yaşam motivasyonları bir felsefeyi, bir ideolojiyi temsil etmek ve bu ideolojinin temsilcisi olarak kendi kimliklerini vurgulamak üzerine kurguludur. Wundt’un haritasında Ay Koç burcu sürecinde beşinci evde Mars gezegeninin kısmi asalet derecesinde konumlanıyor ve Güneş ile Jüpiter doğasındaki üçgen açı ilişkisi aynı zamanda ikincil bir açı da olsa özellikle bir psikanaliz sürecini sembolize eden Quincunx (150 derecelik açı) açı ilişkisini Merkür (zihin) ile Ay (hafıza) arasında görmekteyiz. Koç, varoluşun ilk ışığıdır, farkındalığı, yeni olanı, yepyeni birşey üretmeyi, bir inovasyonu sembolize eder. Doğum haritamızdaki beşinci ev ise, kendimizi yaratıcılıkla ortaya koyduğumuz sahnemizdir. Wilhelm Wundt, psikoloji tarihinde bir ilk olarak zihinsel süreçleri incelemek, bilincin net bir tanımını deneysel yolları kullanarak ifade edebilmek üzere bir laboratuvar kurmuştur. Ay ışığını Jüpiter gezegeninden, Mars gezegenine taşımaktadır. Bu da Wundt un köklerinden gelen sezgisel ve deneyimsel bilgi akışının somut formda uygulanabililirliğini inşa etmek üzere bir hizmet etme motivasyonunu işaret etmektedir.

 

 

 

“Zihinsel fonksiyonlardaki farklılaşmanın başlangıcına

tek hücrelilerde bile rastlanır.”

Wilhelm Wundt

 

 

Wilheim Wundt, bilinci bir ‘iç deneyim’ olarak tanımlıyor ve her canlının bu iç deneyime vakıf olduğunu savunuyordu. Ve idealist bir biçimde; bilincin net ve tam bir tanımının gerçekleştirilmesini deneysel psikolojinin tek hedefi olduğu ifade ederek, yaşamını bilincin yapı taşlarını tanımlamak üzere adamıştı.

 

Deneysel psikolojinin babası

 

Wundt’un ilk nefesini verdiği atmosfere baktığımızda Yay burcunun yükseldiğini görüyoruz. Nitekim biyografisini incelediğimizde eğlenceli ve sosyal bir aile ortamı olduğunu ancak babası ile ilişkisinin pek iyi olmadığını öğreniyoruz ( Güneş-Mars kare açısı).

 Doğum haritasının ilişki aksı (yatay zaman gerçekliği) Yay-İkizler burçlarının dinamiğinde konumlanmakta, bu dinamiği en yalın ifade ile; ‘bilgi’ aksı olarak ifade edebiliriz. 

İkizler burcu;  ham bilgiyi, dünyaya şahit olmayı temsil ederken, her ne görüyor ise onu olduğu gibi ,kendi deneyiminden birşey katmaksızın, aktarır. Yay burcu ise; sentezlenmiş bilgiyi, dünyayı deneyim yolu ile keşfetmeyi ifade ederken, görünenin ardındaki manayı araştırma motivasyonu ile eyleme geçer. 

 

Yükselen Yay burcu süreci; öğrenmeyi, keşfetmeyi, yeni deneyimlere açılmayı, anlam arayışını sembolize eden yüksek bir farkındalığı işaret eder. Yükselen Yay burcunun en temel motivasyonu; fiziksel ve zihinsel boyutta bilinenin ötesine doğru ilerlemek ve elde edilen deneyimsel süreci madde boyutunda tezahür ettirmektir. Yay burcu sürecinde inançlar, felsefe, ideolojiler ön plana çıkmaktadır. Yükselen Yay burcu sürecinde dünya gezegeninde beden almayı seçmiş bir bilinç yapısı; hayatı yeniden anlamdırmak üzere; süreç odaklı yeni keşif deneyimlerine merakla, umutla, iyimserlikle yaklaşacaktır.

 

Yükselen burcun yöneticisi Jüpiter gezegenin doğum haritasının dördüncü evinde Balık burcu sürecinde Mars gezegeninin kısmi asaletinde geri hareket (retro) halinde konumlanmaktadır. Retro gezegen bir ‘arayışı’ simgeler dolayısı ile temsil ettiği gezegenin konularında  tekrar tekrar yüzleşmeler/ deneyimler yolu ile derinleşmeyi de ifade etmektedir. 

 

Dördüncü ev; doğum haritsının en dip noktasıdır ve hem beşik hem mezar olarak nitelendirilerek başlangıcın son’da, son’un ise başlangıçta var olduğunun altını çizmektedir. . Bizim en derin ruhsal kaynağımızı ifade etmektedir. Ailemizi, yuvamızı, babamızı sembolize etmektedir. 

Balık burcu ise; derin bir empati yeteneğini, adanmışlığı, yaratıcılığı, sezgiselliği, sanatı, arayış içerisinde olmayı, kollektife hizmet odağını sembolize etmektedir ve yönetici gezegeni bizleri deneyimler vasıtası ile yeni kültürlere, yeni insanlara, geleceğe doğru hareketimizi destekleyen, anlam atfetmenin, merhametin sembolü Jüpiter’dir. Bu bağlamda; Wundt’un nasıl ‘deneysel psikolojinin babası’ olarak nitelendirildiği açıklığa kavuşuyor sanırım. Ancak hem ‘bilinç’i tanımlama yönündeki inancını ve aynı zamanda ‘modern psikolojinin babası’ olarak adlandırılmasını sağlayan doğumundan önceki Güneş tutulmasının tezahür ettiği burç olan Aslan, bu durumu daha iyi özetliyor. 

 

Aslan burcu; yaşam gücümüzü, bilinci, özü, kalbi, iradeyi, yaratıcılığı ve babayı sembolize etmektedir. 

 

Wundt’un yaşamsal yolculuğunda yaşamı anlamaya yönelik bir motivasyonun oldukça güçlü bir biçimde  hakim olduğunu görmekteyiz. Aslan burcu sürecinde yönetici olan Güneş burada son derece güçlü bir biçimde kendisini ortaya koyabilmektedir. Venüs gezegeni ise Güneş ile birleşim halinde dokuzuncu evde Aslan burcunda yer almaktadır. Aslan burcunun doğum haritamızda bulunduğu alan kendimizi ortya koyduğumuz, kimliğimiz ile nerede tanındığımızı işaret eder, kısaca:  ‘ben buradayım’ diyereyek adeta ışıl ışıl parladığımız alandır. 

Dokuzuncu ev; akademiler, inançlar, feslsefeler ile ilişkilidir. Aynı zamanda Tanrı nın evi olarak da nitelendirilir ve Güneş dokuzuncu evde olmayı sever. Venüs gezegeni; reenkarnasyon ile ilişkilidir bu bağlamda zihnimizde kök salmış inançlara doğru dış dünyadaki çekimimizi de ifade etmektedir. Şimdi Wundt un ‘bilinç’ alanında derin bir tutku ile deneysel araştırmalar gerçekleştirirken akademiye katkılarını daha iyi anlayabiliyoruz, değil mi? 

 

Wundt, bilincin doğasını açıklamak üzere; zihnin yapısı (Merkür gezegenin Satürn ile birleşim halinde Başak burcu sürecinde)  ve insan davranışları üzerinde sistematik araştırmalar gerçekleştirmek, istemiş ve başlangıç olarak da temel duyu (Mars gezegeni Boğa burcu sürecinde yer almaktadır) süreçlerini yakından incelemeye başlamıştır. 

 

Wundt’ un yegane amacı bilinci en temel parçalarına değin analiz ederek bu parçaların birarada nasıl sentezleniyor olduklarını açıklayan bir tanımlama (Merkür Satürn birleşimi Başak burcu) yapmaktı ve bunun için beş duyuyu temel alan ‘içe bakış’ yöntemini kullanıyordu (Mars Boğa burcu altıncı ev).

 

İçe bakış yöntemini; Başak burcu sürecinde birleşen Vesta astreodi, Merkür ve Satürn özetlemektedir. Vesta; özümüzdeki sonsuz alevi sembolize etmektedir. Vesta, Başak burcunda, varoluşsal enerjiyi içe yönlendirir. Böylece bu haritada odaklanma ilkesinin toplum önündeki yaşamda (onuncu ev) aktif olduğunu görüyoruz. Bilincin merkezi kalptir ve eş zamanlı olarak kalbimiz odağımızdır. Vesta nın Satürn ile birleşimi; odaklanma ilkesini bir yapı inşa etmeye yönlendirirken, Merkür ün bu birleşime katkısı bu yapının zihinsel bir uygulama olacağının altını çizmektedir. Ve Başak burcu zihinsel yapının verimli olacağını göstermektedir. Ünlü heykeltraş Michelangelo’ya sormuşlar: “nasıl böylesine güzel heykeller yapabiliyorsunuz?” Kendisi şu şekilde yanıtlamış: “o güzellikler zaten mermerin doğal tabiatında var. Ben sadece fazlalıkları atıyorum.” İşte, Başak burcu zemininde birleşen Vesta-Merkür-Satürn oluşturduğu enerji yi Michelangelo nun yanıtı çok güzel özetliyor.

 

Doğum haritasına baktığımızda toplum önündeki statümüzü gösteren alan olan onuncu evde Başak burcunun yer aldığını yönetici gezegeni Merkür, (ayrıca Merkür Başak burcu sürecinde yücelim asaletine de sahiptir) Satürn ile birleşiminin, Başak burcu sürecinde  altıncı eve Boğa burcu sürecinde yer alan Jüpiter kısmi asaletindeki Mars gezegeni ve ikinci evde Oğlak burcunda yer alan Neptün gezegeni arasında toprak elementinde yer alan büyük üçgen açı kalıbını görüyoruz. 

Wundt, kendi öz doğasında kemikleşmiş ilham  verici enerjileri, (Neptün 2. Ev Oğlak burcu)--- /Neptün beden boyutlarımızdan ‘astral bedeni’ temsil etmektedir ve psikoloji alanında en yoğun olarak duygusal beden olarak da nitelendirebileceğimiz ‘astral beden’ boyutu ile çalışıyor olmamızı burada hatırlamamız faydalı olacaktır/, sağlam, kararlı, dikkatli ve dayanıklı bir biçimde form kazandırmak, (Mars 6. Ev Boğa burcu), oluşan formu, toplum önünde zihinsel boyutta bir sistematikle sunmayı ifade etmektedir (Satürn/Merkür birleşimi 10 ev Başak burcu). 

 

Başak burcu; bütünü parçalara ayırma kabiliyetini, arınmayı, sistematik düzeyde analitik çalışmayı sembolize etmektedir. Merkür gezegeni zihni temsil etmektedir. Ve aynı zamanda ‘bilinç ile bilindışı arasındaki köprüyü’ ifade etmektedir.

Satürn gezegeni sınırlayıcı enerjisi ile birleştiği gezegeni disiplin altında tutarak o gezegenin doğasında daha da derinleşmemize vesile olur ve genellikle Satürn ile birleşen gezegeni kariyer yaşamımızda aktif olarak kullanırız. 

Boğa burcu ise güvende hissettiğimiz alanı, özdeğeri, beş duyuyu, güzelikleri sembolize etmektedir. Mars gezegeni Boğa burcunun huzur verici doğasında pek işlevsel olamayabilir ancak iç-gözlem metodojisini; kişinin beş duyu ile algıladığı dünyayı subjektif olarak düşündükleri ve hissetiklerini ifade ederek açıklaması, güzel bir biçimde açıklamaktadır. 

 

Görüldüğü üzere Mars gezegenin enerjisinin aktif olduğu bir doğum haritası ancak Jüpiter gibi hareket eden bir Mars gezegeni gelsin gözümüzün önüne (Mars gezegeni, Boğa burcu sürecinde Jüpiter gezegenin kısmi asaletinde yer alıyor). Mars gezegeni;  ‘sağlıklı bir ben’ in ortaya koyulabilmesi için, bireyselliğimizin, yeteneklerimizin , yaşamsal gücümüzün yaşam zemininde kök salması için  gerekli dinamik feth etme enerjimizdir. Mars gezegenin bulunduğu alanda kendimizi ortaya koyarız. Jüpiter doğasındaki Mars; kendisini deneyim yolu ile ortaya koyarken hedefi zihinsel-fizksel ve ruhani boyutta genişlemek ve bu alanda deneyimlerinden özümsediklerini anlam atfederek  yaymak olacaktır. Mars gezegeni bu haritada on ikinci (kollektif bilinçdışı)ve beşinci evi (yaratıcılık, sahne alanı) de yönetiyor ve altıncı evde (hizmet sunma, çalışma metodolojilerimiz) Boğa burcunda yer alıyor. Koç burcundaki Ay da Mars gezegenin kısmi asaletinde yer almakta. Yaşamsal varoluşundaki niyetini gösteren ruh noktası da Venüs kısmi asaletinde Koç burcu sürecinde yer almakta, ruh noktası Güneş ‘in noktası olduğu için; Güneş ile ruh noktası arasında üçgen açı (Jüpiter doğası)olduğunu görüyoruz. Ayrıca doğum öncesi gerçeklşen Güneş tutulması burcunun Aslan olduğundan yazının önceki bölümlerinde bahsetmiştik. Kısaca tekrarlayacak olursak; kendi öz doğasını rahatıkla ve güçlü bir biçimde ifade edebilen, yaşam enerjisinin oldukça güçlü olduğu bir akademisyen figürü (Güneş, dokuzuncu evde(akademi-felsefe-inanç-ideolojiler-keşfetme motivasyonu)  yer aldığı için akademisyen ifadesini kullanıyorum. Güneş tutulması Aslan burcunda olan bir bireyin ruhsal gelişimi için ‘lider’ vasıflarını ön planda tutması gerekir ki; Wundt ilk psikoloji laboravuratırını açarak, bunu gerçekleştiriyor. Peki, bu ana hedefine ilerler iken doğuştan amaçladığı nedir? Niyeti nedir? Sorusunun yanıtını, bizlere doğum öncesi gerçeklşen yeniay ya da dolunay haritası söylecektir. Doğum öncesi dolunay haritasına baktığımızda, dolunayın  Kova burcu sürecinde gerçekleştirğini görüyoruz. Bilimin, gelecek zamanın, umudun, insanlığın sembolü Kova burcu; zihinsel yapımızı temsil eden üçüncü evde Jüpiter kısmi asaletinde yer alması, bu ruhun niyetinde; bilimsel alanda, geleceğe yönelik (Kova burcu), yeni teoriler, buluşlar tanımlama zihin  (Merkür) boyutuna bir form (Satürn) kazandırma olduğuna şahit oluyoruz. Bir kartman daha aşağıya ilermeyi seçerek; Pars Hyleg (Yaşamın Kökeni) noktasına bir göz atalım. Yaşamın kökeni noktası; bireyin ana yaşam temalarını ne ölçüde etkin bir biçimde somut formda tezahür ettirebildiğini ifade eder. Bakalım Wundt, niyetini ne ölçüde gerçekleştirebilmiş?

Wilhelm Wundt un doğum haritasında Pars Hyleg (Yaşamın Kökeni) noktası; Kova burcunun 8. derecesinde yer almaktadır ki bu derecede Venüs gezegeni söz sahibidir. Uyumun, barışın temsili Venüs gezegeninin dokuzuncu evde Aslan burcunda bilincin, öz kimliğimizin sembolü Güneş ile birleşim halinde yer alıyor ki, Wundt, kendi kimliğini psikoloji zemininde altın harfler ile yazdığını görmekteyiz.

*/Ruhunuzun özüne doğru daha derin bir yolculuk gerçekleştirmek ister ve bahsettiğim Güneş tutulma burcu, doğum öncesi dolunay/yeniay haritanız ve Pars Hyleg noktası hakkında detaylı bilgi edinmek, kendi doğum haritanıza biraz daha farklı bir bakış açısı ile yaklaşmak isterseniz,  sizlere değerli Hakan Kırkoğlu nun ‘Ruhun Yolculuğu’ kitabını okumanızı öneriyorum. /

Ayrıca Wilhelm Wundt’un psikolojiyi, psikoloji bilimi yapacak en büyük adımı atarak 1879 yılında, hiç şaşırmayacaksınız ki, doğum haritasında; Merkür gezegenin zaman yönetici olduğu yıl (1879),  Almanya nın Leipzig kentinde ilk psikoloji laboratuvarını kurması ile doğum haritasındaki Jüpiter doğasındaki Mars enerjisini somut madde aleminde gerçekleştirdiğine şahit oluyoruz. 

 

Sevgili Wilhelm Wundt, hatırladığımız bedeni ile aramızda olsa idi, şu an 188. yaşını kutlamak üzere idi. Wundt’a şunu söylemek isterdim: bilincin doğasını deneysel yol ile araştırmaya kendisini adarken bilincin sadece zihinsel bölümüne odağını yöneltmek yerine, bilincin bedensel yapısına yönelmesini önerirdim lakin; Aslan burcu ‘omurga’mızı da sembolize eder. Yöneticisi Güneş, sonsuzluk içindeki yerimizi, bilinç boyutumuzu simgeler. Ruh, omurgaya yerleşir, ve ruhun titreşim frekansı omurgayı şekillendirir. İnançlarımız-bilincimizi, bilinç yapımız ise eylemlerimizi şekillendirir. Bu bağlamda bedensel olarak eylemleri yeniden biçimlendirerek bilincin farklı boyutlarına açılımının mümkün olabileceğini söylerdim. 

 Bu bağlamda Ay ın Boğa burcunda yücelim asaletinde yer aldığını göz önünde bulundurursak ve haritasında kozmik hafızamızı sembolize eden Ay ın, varoluşun ilk ışığı, farkındalık bilincini ifade eden Koç burcunda yer alması belki de bir bağlamda, onu bedensel süreçleri zihinsel bir göz ile gözlemlemek yönünde de destekliyor idi, ne dersiniz? 




Yorumlar

Popüler Yayınlar