NEYE NİYET, NEYE KISMET !



 “(…) İlk nokta Fortunae’ye verilir, astrolojideki bilinen ismidir, sahip olunanları kendisinde gösterir, eve ait her şeyi gösterir: birisinin toprakları, birisinin sahip olduğu esirlerinin sayısını, yapabileceği binaların boyutunu (…)” 
Marcus Manilius



Her birimiz muhteşem bir niyetin somut formu, can bulmuş ışık haliyiz…

Zaman  ve mekan  birbiri ile yatay ve dikey zaman düzlemlerinde bağ kurarak, ruhun dönüşümü için onu bir yolculuğa davet ederler, işte bu an muhteşem bir niyet anıdır!

Zamanın döngüselliğinde hayal(ler) kurarız, bir şeylerin gerçekleşmesini isteriz, dua ederiz, dilek tutarız; bu eylemlerin her biri 'o an'a özgü ve sonuç odaklıdır. Ancak niyet ettiğimiz an bir yaratım sürecinin tohumunu toprağa bilinçli bir biçimde ekmiş oluruz. 

Niyet ettiğimizde, kalbimizde uyanan, öz sesimizin bizlere bir fısıltısı söz konusudur. Ve bu özümüzde uyanan niyeti  nasıl gerçekleştirebileceğimize ilişkin, zihnimizde  bir yol haritası tasarlarız  ve eylem başlatırız. Düşüncelerimizin de birer eylem olduğunu hatırlayalım. İşte tam da bu hususta nerede olduğumuzu bilmemiz ve tam olarak nereye varmak istediğimize ilişkin bir tasavvurun zihnimizde beliriyor olması gerekir. Nerede olacağımızı bilmiyor isek, nereye gidebileceğimizi de bilemeyiz, değil mi? Başka bir deyim ile öz ihtiyaçlarımızın farkında değil isek, yaşamı doya doya duyumsamak pek kolay olmaz ve somut/soyut elde ettiklerimiz bizleri tatminkar düzeyde beslemeyecektir. 

Niyetin Nedir?

Bazen niyetlerimiz farklı bir boyutta tezahür edebilir, süreç bizi niyetimizin dışında bir sonuç ile yüzleştirebilir, bu gibi durumların sonucunda “kısmet değilmiş!” der ve yolculuğumuza devam ederiz. 
Ne demişler; “neye niyet, neye kısmet!”


Halbuki, dünya adını atfettiğimiz gezegende beden almayı seçerken, bir planımız var, unuttuğumuz ancak hayat yolunda attığımız her adım ile kendisini belirginleştiren bir hayat planımız, ve bu plan dahilinde hayattaki payımız (kısmetimiz) de henüz doğmadan çok önce belirlenmiş durumda. Çünkü doğum anı, o ilk soluk, rastgele bir zamanda tezahür etmiyor, belirli bir plan dahilinde var oluyor.

Her kısmet, zamanın döngüselliğinde, tezahür edeceği niyete bağlıdır...

Mevcut yaşam deneyimimizde; bedenimiz, ailemiz, doğduğumuz alan ve  zaman  da dahil olmak üzere aslında herşeyi bizzat kendimiz seçtiğimizi unuttuğumuz için, başımıza her gelen deneyimin bizi biz ile buluşturmaya vesile bir kısmet kapısı olduğu bilgisini nasıl oluyor da bu kadar tozlu raflar ardına hapsetmeyi seçiyoruz, şaşılası bir durum değil mi? Ancak bunun da ardında tabi ki derin bir mana var. 

Özetle şunu aktarmak istiyorum; sayısız olasılıklar diyarından öz bilinci farkındalıkla (Güneş burcunuz) odaklamayı seçtiğiniz bir alana yönelik bir niyet (ruh noktası/ Güneş in noktası) ederek  bu gezegende var oluyoruz, (bunu zaman zaman unutuyoruz) bu niyetin izinde ilerlerken alacağımız, karşılaşacağımız 'kısmet'*(ler) (şans noktası/Ay ın noktası) mevcut. 

 (Kısmet, dilimize Arapçadan geçmiş ve pay manasındaki kısım kelimesinden türetilmiştir. Takdir edilmiş olan, nasibe düşen, talih, baht anlamlarına gelmektedir. )
   
Pars Fortuna & Athla Çemberi 

Şimdi her açılan ve her açılmayan kapı da bizim kısmetimiz, öz nasibimiz olduğunu hatırlayalım mı? Yanıtınız ‘evet’ ise Helenistik döneme (M.Ö. 2. yy.-M.S. 7. yy.) doğru yelkenlerimizi ateşliyoruz ve Fortuna (imperatrix mundi) , ile buluşmaya ne dersiniz?

Helenistik dönemde; Fortuna, “imperatrix mundi” ; ‘Dünya nın İmparatoriçesi’ olarak Tanrı/ Tanrıçaların çok üstünde ‘her şeyin üzerinde sonsuz kudrete sahip olan ‘Kader Tanrıçası’ olarak nitelendirilmekte idi. 

(Burada ‘kader’ olarak nitelendirdiğimiz döngünün bir ‘alışkanlık’ döngüsü olduğunu hatırlamakta fayda var. Sürekli olarak, atalarımızın deneyimlerini farklı boyutlarda hafızamızda tekrar ediyoruz. Biraz sonra değineceğim üzere şans noktası; Ay a ait bir noktadır ve Ay ın ‘RNA’ yı yönettiği göz önünde bulundurulduğunda, beslenme (fizyolojik/zihinsel/duygusal/tinsel(ruhsal boyutlarda)  şeklimizde gerçekleştireceğimiz minik değişimlerin bizleri özümüz, öz niyetimiz ile buluşmasına vesile olan bir dönüşüm sürecine işaret etmektedir. 

Pars Fortuna = Şans Noktası 


Şans noktası; bireyin yaşam döngüsünde kendisine verilen imkanları, kapasiteleri, kazanımları gösteren ‘Ay’ a  ait yedi hermetik noktadan        
  ( Pars Fortuna= Ay ın noktası, Pars Spiritus=Güneş in noktası, Pars Eros= Venüs noktası, Pars Martis =Mars noktası, Pars Jouis= Jüpiter noktası,  Pars Nemesis= Satürn noktası) birisidir. 

Şans ya da kısmet olarak nitelendirdiğimiz ; ışıkların (Güneş ve Ay) yükselen burç (ASC) ile biraraya gelmesi ile kişinin doğum anında  var olan pasif kişiye özgü bir noktadır.

Doğum haritasında yer alan gezegenler; yaşam alanlarımızdaki yetenek ve kapasitelerimizin,  fizyolojik, psikolojik ve tinsel boyutlardaki fonksiyonlarını ifade ederken; gezegenlerin birbirlerine nasıl baktıkları bu fonksiyonlara; şekil, renk, doku, tat, tını, ve nasıl bir aroma ile koktuğuna dair form kazandırmaktadır. Aynı zamanda mevcut yetenek ve kapasitelerimizin maddi dünyada nasıl tezahür edeceği doğrudan kısmet ile ilişkilidir. 

ŞANS NOKTASININ HESAPLANMASI


Öncelikle doğum haritamızda Güneş in ufuk düzlemindeki konumuna bakarak, haritasımızın gündüz / gece niteliğinde olduğunu görmemiz gerekir. 

Gecenin ışığı =Ay 
Gündüzün ışığı = Güneş tir. 

Gündüz haritası için formül = Yükselen burç derecesi + Ay konum derecesi-Güneş in konum derecesi

(Gündüz haritasında Güneş ten Ay a doğru ilerliyoruz ; aradaki farkı yükselen burç derecesine (ASC)  ekliyoruz. )

Gece haritası için formül = Yükselen burç derecesi +Güneş konum derecesi  - Ay konum derecesi 

(Gece haritasında ise Ay dan Güneş’e doğru giderek bu dereceyi  yükselen burca (ASC ) ekliyoruz. )

Bu hesaplamayı internet üzerinden çeşitli ücretsiz programlar aracılığı ile yapabileceğiniz gibi kendiniz de doğum haritanızı biliyor iseniz (Yükselen burç, Ay ve Güneş in hangi derecelerde hangi burç süreçlerinde konumlandıklarını bilmemiz gerekiyor) rahatlıkla hesaplamayı kendiniz de gerçekleştirebilirsiniz.


Güneş ve Ay, Yükselen burç vasıtası ile
 “nasıl bir  kısmeti” 
var ediyorlar?


Doğduğumuz an, Doğu ufkunda, burçlar kuşağının ufuk düzlemi ile kesiştiği nokta bizim yükselen burcumuzdur. Ve mevcut hayat döngümüze açılan bir kapımız olması nedeni ile çok önemlidir, bu bakımdan  aslında öz kısmetimiz yükselen burcumuzdan aynalanmaktadır. 

Yükselen burcumuz (ASC) nasıl bir atmosfere  merhaba dediğimizi, buluştuğumuz hayat/yaşam zemininin niteliğini gösterir. Ve şöyle düşünün her toprakta her istediğiniz mahsüllü yetiştirmezsiniz. Mahsül isteğe göre değil seçilmiş toprağın yapısına göre (niyete göre) yetişecektir. Dolayısı ile toprağınızın niteliği, sizin bu dünyaya sunacağınız meyvaların/mahsüllerinizin de niteliğini doğdunuz an belirlemektedir. Doğduğunuz an, yükselen burç*, mevcut yaşamınızın tüm ana hatlarının ana belirleyicisidir, hayat ile olan ilişkinizin tonunun  temel belirleyicisidir.

*(burç; varoluşumuzdan bu yana bilincimizde kök salmakta, kollektif alanda var olan arketiplerin;  eylem, ihtiyaç, güdü, eğilim olarak vücut buldukları  evrensel sembollerdir. )

Şimdi bereberce bir örnek gerçekleştirelim öncelikle ‘şans noktası’nın bulunduğu burcun arketipini yorumlamamız ve bu burcun yönetici gezegeninin nerede konumlandığını yorumumuza katmamız yerinde olacaktır.

Albert Einstein ın doğum haritasını birlikte bu bilgiler ışığında yorumlayalım:


  Albert Einstein ın doğum haritasında ‘şans noktası’ Koç burcu sürecinde (2 derece 39’) 10. evde yer almaktadır. 


Koç burcu; liderlik, cesaret, tek başına hareket etme, inovasyon, hayat enerjisi, fikir adamlığı, farkındalık, öncü /ilk olmak, mücadele vb. sembolizmleri ifade etmektedir.
10. ev ise; toplumun bizi konumlandırdığı alandır, ünvanlarımızı simgelemektedir. 

Bizler, Einstein'ı  fizik alanında bir devrim niteliği taşıyan ‘genel görelilik kuramı/izafiyet teorisi” nin yaratıcısı Nobel ödüllü öncü bir bilim insanı olarak tanıyoruz. 
Koç burcu varoluşun ilk ışığı ,enerjisini eş zamanlı olarak   kafa/baş bölgesini de simgelemektedir, sanırım bu da Einstein ın beynine yönelik ilgi ve merakı da açıklamaktadır. 

Koç burcunun yönetici gezegeni Mars’ın yedinci evde Oğlak burcu sürecinde konumlandığını görmekteyiz. Oğlak burcu; sistematik düzeyde bir düzenin, bir teorinin, herhangi birşeyin inşa edilme sürecini simgeler. Ayrıca planlamayı, sorumlulukları, kendini hedeflerine adayan bir yapıyı, gelenekleri, hırsı, sebatı, disiplini de sembolize etmektedir.
Yedinci ev ise; her türlü bire-bir ilişkiyi (ortaklık-evlilik-danışmanlık vb) sembolize etmektedir. Kendi varoluş doğamızda var olan ancak henüz bilincimizde farkındalık düzeyine ulaşmamış niteliklerimizin ‘ilişkiler’ vasıtası ile yansımasını, yedinci evde görürüz.   
Oğlak burcu sürecinde Mars gezegeni yücelim asaletindedir. Ayrıca şans noktasının Koç burcu sürecinde bulunduğu derece (2 derece 39’) Jüpiter gezegenin kismi asaletinde bulunmaktadır. 
Jüpiter gezegenin;  bilimi, geleceği, hümanizmi, bağımsızlığı, yaratıcılığı, farklılığı, devrimi, sezgisel farkındalığı simgeleyen Saka (Kova)burcu sürecinde konumlanıyor olması hiç de şaşırtıcı olmasa gerek ! 
Gördüğümüz gibi, Einstein ın kendi döneminden bugüne değin çığır açıcı, ufuk genişletici çalışmalarını gerçekleştirmek ve insanığı bir adım ileriye taşıma misyonu zaten kısmetinde varmış, kısmeti kendi özgün fikirlerinden, bu fikirlerin öncülüğünü cesaretle savunmasında olduğunu görüyoruz. 
Peki, Albert Einstein  kısmetinde var olan,  bilinçte bir kuantum sıçraması yaratacak teorileri ile toplum önünde bir lider olmaya  niyet etmiş mi acaba? 
Bunun için Güneş in noktası olan ‘ruh noktasına’ bakıyoruz. 
Ruh noktası; niyetlerimizi harekete geçiren motivasyonlarımızı işaret eden aktif bir noktadır. 
Öz olarak; kişinin yapmak/üretmek/yaratmak istediklerini bu yöndeki motivasyonlarını gösterir. Helenistik astroloji literatüründe sık kullanılan bir öngörüm tekniği olan ‘zodiacal realeasing’ ile ruh noktasından açılım yapılarak; kişinin farklı yaşam dönemlerinde motivasyonunun hangi yaşam alanlarında ışıdığını görebilmekteyiz.
Örneğin; bundan tam 101 yıl önce Einstein : "başka bir yıldızın ışığının, Güneş tarafından kırıldığını" ortaya hesaplamalar ile koymuştur. Einstein ın "Genel Görelilik Kuramı" 1919 yılında tezahür eden tam Güneş Tutulması ile ispatlanmış ve o gün Einstein adına bir milat olmuştur. O günden sonra Einstein sadece bir fizik profesörü olarak değil, 'ünlü' bir bilim insanı olarak anılmaya başlanmıştır.
Ruh noktasından açılım gerçekleştirildiğinde, o yılın zaman yöneticisinin "Satürn" olduğu görmek  pek şaşırtıcı değil. Ve 14 Mayıs 1919- 6 Ağustos 1920 ye değin Koç burcu sürecinin ön planda olduğunu görüyoruz. Koç burcu Einstein ın doğum haritasında 10. evde konumlanıyor. (10. evi /toplumun bizi konumlandırdığı yaşam alanımız/ ) Ayrıca şans noktası da burada :) Satürn Merkür kısmi asaletinde yer alıyor. Einstein ın dahi zekasının onurlandırılması pek de tesadüf bir 'an'da gerçekleşmemi gibi, ne dersiniz? 

(Zodiacal realeasing tekniğine  ilişkin daha detaylı bilgiler ile karşılaşabileceğiniz Tolkien ın (John Ronald Reunel Tolkien) doğum haritasını yorumladığım yazıyı okumak isterseniz :

Albert Einstein ın ruh noktası (Güneş noktası) Terazi burcu sürecinde (20 derece 37’) Koç burcu sürecindeki şans noktasına karşıt durmaktadır. 

Niyet ve kısmet karşı karşıya !
Karşıt açı, ‘Satürn’ gezegeni doğasında zorlayıcı bir açı gibi nitelendirilse de, özde maddi dünya zemininde, ancak karşıtımız ile anlam bulabileceğimizi göz önünde bulundurduğumuzda karşıt açının kendine özgün bir ‘harmoni/uyum’ doğasında olduğunu söyleyebiliriz. Kısıtlandığımız bir engel ile karşılaştığımızda; içimize döner bu engelin ardındaki zıtlığı görme yönünde ilerler iken bize karşıt olanın doğasını anlamlandırdıkça özümüze doğru yaklaşabiliriz değil mi? 
Einstein haritasında ruh noktasını yorumlayacak olursak; niyet (biz bilinci/Terazi burcu süreci), kısmet (ben bilinci /Koç burcu) . İnsanlığa hizmet adına kendini adamış bir bilim adamının (niyet) sonunda ismini/ortaya koyduğu ürettiği teorilerini (ben bilinci )uzun yıllar varolacak biçimde birlik bilincine perçinlediğini görüyoruz.  
Ruh noktasının yönetici gezegeni Venüs gezegeni (Koç burcu sürecinde ve Merkür kısmi asaletinde bulunmaktadır/10 .ev) Yay burcu sürecindeki Ay ile (6. Ev) üçgen açı ilişkisi halindedir.  Kendi geliştirdiği keşif ruhlu sistematik çalışma metodolojileri ile zihinsel süreçlerde ruh-madde arasındaki dengeyi ve ilişkiyi  araştırmak üzere emek verdiğini söyleyebiliriz. 
Kendisinin de ifade ettiği gibi : “ Ömrümün büyük bir kısmını bütün kuramları birleştiren bir birleşik alan kuramı yaratmak için geçirdim.” 


ATHLA ÇEMBERİ 

Athla /Kısmetler/Ödüller Çemberi; şans noktasının 1. eve konumlandırılması ile oluşan, kişinin genel kısmetinin hangi yaşam alanlarında nasıl ışıdığını aktardığı bir haritadır.

Doğum haritasını yorumlarken kullandığımız ev(lerin) anlamları, Athla Çemberinde değişkenlik göstermektedir, şöyle ki:

ATHLA ÇEMBERİNE GÖRE EVLERİN (YAŞAM ALANLARININ)ANLAMLARI: 

Athla Çemberinizi oluşturmanız için; şans noktanızın bulunduğu burcu 1. eviniz olarak konumlandırarak, diğer evleri burç sırasında göre sıralayın.

1.    ev: kısmet, maddi boyutta ne (lere) sahip olduğumuz (toprak-mal-mülk vb.)
2.    ev :savaş ve mücadele
3.    ev: ticari uğraşlar- iş anlaşmaları
4.    ev: mahkeme- hakikat,
5.    ev: evlilik- müttefikler
6.    ev: kaynaklar, araçlar
7.    ev: tehlike(ler)
8.    ev: ün- itibar- sosyal konum- şöhret
9.    ev: çocuklar- ailenin korkuları
10.ev: yaşam biçimi- eylemler
11.ev: sağlık, güç, iyileşme methodları
12.ev: istek- niyet-ulaşılabilecek şans

Marcus Manilius (M.S. 10c/ Romalı şair) Astronomica adlı eserinde  “athla çemberine” yer vermiştir. 

Athla Çemberinde, ilk olarak odağın yöneltileceği merkez nokta klasik astrolojide agathos daemon (iyi ruh evi ) olarak nitelendirilen 11. Ev olmalıdır. Zira hatırlanmalıdır ki; varoluş formu, zihinsel-fiziksel-duygusal ve tinsel boyutlar arasındaki dengeyi sağladığı an sağlıklı olma halini deneyimleyebilir. 
“Sağlık = denge” demektir. Bu nedenle Athla Çemberine göre 11. ev kişinin evrensel enerjinin özündeki payının en objektif kısa hikayesini bizlere sunmakta olduğu dikkate alınmalıdır. Manilius da 11. evi; tüm varlığın gücü, kişinin sağlığı kişinin kendisini iyileştirme kapasitesi olarak nitelendirmiştir. Vettius Valens ise; 11. Evi bir kazanç alanı (mesleki anlamda) değerlendirmiştir.


“Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür. Hayal gücü ise her yere.”
Albert Einstein




Albert Einstein ın Athla Çemberine baktığımızda 11. Evde Saka (Kova) burcunu ve Saka (Kova)burcu sürecinde Satürn gezegeninin kismi asaletinde Jüpiter gezegenin konumlandığını, Saka burcunun yöneticisi Satürn gezegeninin ise, 1. Evde Koç burcu sürecinde Merkür kısmi asaletinde ve şans noktası ile birleşim halinde konumlandığını görüyoruz.  

Yüksek bir sezgisel farkındalık (Saka burcu) ve bilgelik (Jüpiter) Einstein ın hiç şüphesiz ki en büyük gücü ve bu gücü en değerli sahip olduğu zenginliği zihinsel odaklanma /rasyonel zihnini kullanma kapasitesi olarak yorumlayabiliriz. 
Şans noktası ile birleşen gezegenler de kısmetten paylarını alırlar. 
Şans noktası ile Satürn ve Merkür gezegenlerinin birleştiğini görüyoruz. 
Kısmetinde var ettiği en yüce servet zihninde inşa ettiği laboratuvar ve bu laboratuvar zemininde bilinç-bilinçdışı arasında köklendirdiği zihinsel yolculukları olsa gerek, ne dersiniz? 

11. ev, kişinin 'sağlık' durumuna işaret  ettiğini de göz önünde bulundurduğumuzda, Saka(Kova) burcu 'dolaşım sistemini' de sembolize etmektedir. Albert Einstein ın 'aort anevrizması' sonucunda sonsuz yolculuğuna başladığını biliyoruz. 

Koç burcu sürecinde yer alan şans noktasının yönetici gezegeni olan Mars gezegeni yine Mars kısmi asaletinde 10. evde yer aldığını görüyoruz. Einsten ın yaşam öyküsüne baktığımızda belki de kariyer yaşamında en verimli olacağı süreçlerde/ üniversiteden mezun olduktan sonra bir süre iş bulamadığını öncelikle bir patent enstitüsünde çalışmaya başladığını, sonrasında da savaş dönemlerine denk gelen bir yaşam süreci görüyoruz bu onun yaşamındaki idealleri yönündeki mücadeleci yönünü ortaya koyuyor. Orjinal fikirlerindeki inatçı ve sebatkar tutumu ile geleneksel yapılara karşı duran, zihinsel disiplini ön planda tutan, hırslı, sebatkar ve derin bir anlayışı olan bir bilim adamı görüyoruz. 

 "Her savaş insanlığın ilerlemesini engelleyen 
kötülük zincirine bir halka daha ekler. 
Ben atomu insanlığın yararına keşfettim. 
Ancak insanlar atomla birbirini öldürüyor. 
Böyle olacağını bilseydim ayakkabı tabircisi olurdum"
Albert Einstein 


Ünü, şöhreti gösteren 8. evinde ise Akrep burcu sürecini görüyoruz. Yönetici gezegeni Mars 10. evde Oğlak burcu sürecinde konumlanmakta. Sanırım, Einstein ın atomu parçalayacak enerjiyi nasıl uyandırdığını  şimdi daha iyi anlıyoruz. 

Akrep burcu arketipi;  bir olgunun, bir sürecin en derinliklerine yönlendirebileceğimiz güçlü bir konsantre enerjiyi simgeler. Aynı zamanda güçlü bir kararlılığı, dönüşüm enerjisini sembolize etmektedir.  Mars gezegeni ise feth etme enerjisi ile hep biraz daha ileriye gitme, sınırları aşma niyetini simgeler.
Mars gezegeninin Oğlak burcu sürecinde konumlanması; ‘Görelilik kuramı’ ile Newton fizik mekaniğinin hakim olduğu uzay bilim dünyasında büyük bir dönüşümdür. 

4. ev ; normal olarak bizim atalarımızdan uzanan köklerimizi, babamızı, öz ailemizi, köklerimizi simgeler. Athla çemberine göre 4. Evin; mahkemeler olarak nitelendirildiğini görüyoruz. Mahkemelerin, bizi bağlayıcı unsurları simgelediğini var sayarsak Yengeç burcu süreci, Einstein ın mesleki alanında ilerlemesinde ailesinin ve doğduğu ülkenin bağlayıcı bir koşul olduğunu değerlendirebiliriz. Nitekim Einstein ın Athla çemberinde 4. Evde Yengeç burcu sürecinin hüküm sürdüğünü yöneticisi Ay ın ise, 9. evde konumlandığını ve Koç burcu sürecindeki Venüs gezegeni ile üçgen açı içerisinde olduğunu görmekteyiz. Einstein ın Nazilerin hüküm sürdüğü Almanya dan Amerika Birleşik Devletlerine göç etmek zorunda kaldığını biliyoruz. İlginç  olanı ilk eşi, iki oğlunun annesi ile yaptığı evlilik sözleşmesi. Bu sözleşme dahilinde Einstein, gerekmedikçe eşinin kendisi ile fiziksel ya da duygusal temastan kaçınması yönünde olması hiçbir şekilde zaruri bir durum söz konusu olmadıkça eşinin kendi kişisel alanına müdahale etmemesi gerekliliğini içeren koşulları ile 4. Evde yer alan Yengeç arketipi ne kadar uyum sağlıyor değil mi? Yöneticisi Ay ın Yay da olduğunu da göz önünde bulundurduğumuzda, sadece belirli kurallar dahilinde belki de sadece çocuklar için duygusal ihtiyaçların bireysel özgürlüğe tercih edildiği bir evlilik sürecine işaret ediyor.

E = mc2

Athla çemberinde bildiğimiz normal ev değerlendirmelerinden en farklı olarak ön plana çıkan hiç şüphesiz ki; 12. ev. 12. evi; gaybta olan, bilinmeyenler, kişinin kontrolünde olmayan bir alan gibi değerlendirirken; Athla çemberindeki konumunda 12. Ev; niyetler, istekler evi olarak ilahi olan ile bağlantıda olduğumuz iç sesimizi simgeleyen bir ev olarak nitelendiriliyor. 

Einstein ın 12. evi Balık burcu sürecinde konumlanıyor. Üstelik Güneş, Mars gezegeninin kısmi asaletinde yer alıyor. Balık burcunun yöneticisi Jüpiter in 11. evde Saka (Kova) burcu sürecinde olduğunu da hatırlayalım. 
Güneş, ruh noktası (Güneşin noktası) ile 'Quincunx' (150 derecelik açı ) açı ilişkisinde var oluyor olduğu görülüyor.
Bu açı derecesi sonuçtan ziyade eylemlerin sürecine odağı yöneltmeyi işaret etmektedir. Ve “psikanalitik” bir süreci sembolize etmektedir. 

Öncelikle Balık burcunun arketiplerine baktığımızda; zengin bir hayal gücü, sınırsızlık, akışta olma, sembolik düşünme yeteneği, kollektif bilinci içeren ruhsal/spiritüel bir coğrafya ile karşılaşırız. 
Einstein ın; yıldızların gizemini keşfetme yönündeki motivasyon kaynağının nereden filizlendiğini daha iyi görebiliyoruz sanırım. Yıldızların nasıl enerji oluşturduğuna açıklama getiren, ‘maddenin çok yavaş titreşen bir enerji olduğunu’ ortaya koymasının en önemli varoluşsal niyetlerinden birisi olduğunu görmekteyiz. 
Birlik bilincinde yeni bir uzay-bilim alanı açmayı kendi içselliğindeki  zihinsel laboratuvarının deneyimsel sahasında uzay boyutunda genişleyerek ve derinleşerek  gerçekleştirdiği özgün çalışmalar ile insanoğlunun bilinçdışına çapa atmış, yaşam döngüsündeki varoluş hikayesini en parlak ışık ile gökyüzüne mühürlemiş, gerçek bir dahi ! 



“İnsan, bizlerin ‘evren’ dediği bütünün parçasıdır; 
zaman ve uzayla sınırlı bir alan. 
Kendini, düşüncelerini ve duygularını 
geri kalan her şeyden farklı olarak algılar, 
kendi bilincinin yarattığı bir tür optik yanılgı.”

Albert Einstein






Kaynakça:

Dölen, D. & Yılmazer D. (2013). Astroloji Akademisi Ders Notları, Zodyak Astroloji Eğitim Yayıncılık. 
Kırkoğlu, H. R. (2019). AthlaÇemberi (Kısmetler/Ödüller Çemberi) Webinarı ders notları. 
Kırkoğlu, H.R. (2005). Göklerin Bilgeliği. Doğan Kitap, İstanbul.
Kırkoğlu, H. R. (2010).Ruhun Sonsuz Yolculuğu, Doğan Kitap, İstanbul. 



Agathe Tykhe



Yorumlar

Popüler Yayınlar