SENİ GÖRÜYORUM



SENİ GÖRÜYORUM = VARLIĞINI BİLİYORUM






Nehrin karşı kıyısına geçmek isteyen adama , nehrin çoşkulu suları bir türlü müsade etmemekteymiş. Adam, öncelikle nehri selamlamış ve nehrin varlığından yardım talep etmiş. Ekmeğinden bir parçayı nehirdeki balıklara vermiş. Sonrasında balıklar biraraya toplanrak nehirde bir yöne doğru ilerlemeye başlamışlar. Adam, balıkların ilerlediği yöne doğru bakışlarını yönelttiğinde ağaçtan savrulan ve rüzgarla dans eden bir yaprak yanağına dokunmuş, bu dokunuşun yönüne başını çevirdiğinde ağacın dalındaki kuşu fark eder. Kuşun sesinin kendisini çağırdığını hisseden adam, kuşu takip ettğinde topraktaki kocaman kayaları fark eder, kayaların izini sürdüğünde nehrin ortasından karşı nehrin karşı kıyısına kayalardan oluşan bir yolu görür.”…**

Herşey canlıdır. Herşeyin kendi doğasına özgün bir lisanı mevcuttur ve hayat/yaşam bizler ile semboller aracılığı ile iletişim ve ilişki kurar. 
Bu semboleri iyi dinleyebilmenin yolu sezgilerimize, duygularımızın lisanına kulak kabartarak, kalbimizin özgün ritminin izini sürmekten geçiyor.


“Acılarımız, en değerli yol göstericilerimizdir. 
Acının içerisinde doğru yürüyebilme cesareti gösterebildiğimizde dönüşür, 
kim olduğumuzu hatırlarız. “






5 Temmuz günü Türkiye saati ile 07:46 zaman diliminde, Oğlak burcu sürecinin 13 derecesinde bir ‘Ay tutulması’ tezahür ediyor, yukarıdaki hikaye, bu Ay tutulmasının ana temasını güzel bir biçimde vurgulamaktadır.
Ay tutulma derecesi ‘Jüpiter’ gezegenin kısmi asalet derecesinde tezahür ediyor. Ve ‘uyanış’ın , ‘devrim’in sembolü üst bilinç,  Uranüs bu tutulmaya üçgen açı ile eşlik ederken, Yengeç burcu sürecinde Vesta astreoidi ile Güneş birleşim halinde ve tam karşılarında  ise Oğlak burcu sürecinde Jüpiter ve Pluto birleşim gerçekleştiriyor , Satürn de onlara desteğiyle  eşlik ediyor.

Bu Ay tutulma haritasında, odağımın en yoğun yöneldiği nokta; Koç burcu sürecinde ilerleyen ve  Venüs gezegenin kısmi asaletinde bulunan Chrion un, Melanie Reinhart ın tabiri ile ‘Gökyüzünün Şamanının’,  Ay tutulması ile ‘Mars’ doğasındaki kare açı ile bağ kuruyor olması. Şimdi tüm bunların ardındaki mana ve işaret ettikleri yön, süreç(ler) ne (ler) olabilir, bir bakalım…



ÖZ İHTİYACIN YÖNÜNDE EYLEMDE OL, 
İŞARETLERİ TAKİP ET,
KENDİN OL!

Yengeç-Oğlak aks bağının en güzel ifade edebilecek iki kelime olarak:  ‘alışkanlıklar’ ve ‘meditasyon’ u görüyorum.

Yengeç burcu bilinci; en temelde nasıl besleniyor (fizyolojik-duygusal-zihinsel-tinsel boyutlarda) olduğumuzun altını çizer. Beslenme biçimimiz, varoluş doğamız ile uyumlu mu? Yengeç burcubilinci; besledikçe büyüyecek, gelişecek varoluşsal potansiyelimizin altını çizmektedir. Özümüzdeki ‘anne’ arketipini temsil eder. Anne, bir çocuğun büyümesi için şefkatle alan tutan, onun varoluşsal dinamiklerini görerek güvenli bir zeminde ona yansıtan varlıktır. Yengeç burcunun yönetici gezegeni ‘Ay’ da öz ışığın (Güneş) bir yansıtıcısı olduğu gibi diğer gezegenler ile de ışık alışverişini sağlayan ‘aktarma’ niteliğine de vakıftır.  Merhametin,lütfun sembolü Jüpiter gezegeni Yengeç doğasında yücelim asaletindedir. Ancak herşey sonsuza değin gelişigüzel bir biçimde genişleyemez, değil mi? Büyümek ve gelişmek belirli sınırlar ile mümkün olabilir işte bu noktadaOğlakburcu bilinci; bütünleşme ve olgunlaşma için gerekliliği elzem olan sınırları, disiplini, sebatı ve zamanı simgelemektedir. Oğlak burcunun yönetici gezegeni, Satürn önümüze taşlar, azgın sular gibi ‘engel’ miş gibi görünen birtakım unsurlar koyar ki; özümüzdeki mutlak güçlü ışık potansiyelimiz ile bir olabilelim. Bu bağlamda Mars gezegeni, Oğlak burcunda yücelir. Varoluşsal enerjibelirli bir hedefe doğru yöneltildiğinde yol alabileceğimizi, sınırlarımızı fark edebileceğimiziişaret eder. 
Hedeflere adanmış, derin bir anlayışı olan yapıyı Oğlak burcu bilinci temsil eder, ancak bir hedefin ,bir amacın bilince yansıması için belirli bir ihtiyacın farkında olunması gerekir. Öz ihtiyacın duyumsanması, hisler ile derin bağı gerektirir (Yengeç burcu).

“Aidiyet, olduğunuz kişiyi değiştirmenizi gerektirmez,
olduğunuz kişi olmanızı gerektirir.”

KADER =ALIŞKANLIK

Belirli rutinler sonucu oluşmuş yaşam akışımızda, alışkanlıklarımızı mütemadiyen tekrar ettiğimiz için bir süre sonra herşey otomatik bir hal alır ve bizler sanki kader’miş gibi belirli sınırların içerisinde, inşa ettiğimiz yaşamsal formların içerisinde  döner dururuz. 
Halbuki herhangi bir hissi yaklaşık 2.5 yıl zihnimizde ve duygusal bedenimizde tekrar eder isek, bu his bir alışkanlığa dönüşür. 

Burada hatırlanması gereken, yaşamın canlı özünün her an devinim halinde olduğu ve herşeyin değiştiğidir. İşte bazen kendimizi bu alışkanlık döngüsüne kaptırarak kurduğumuz kemik yapının içerisinde ışığımızı hapsederiz. Oysa ki her an hislerimizin sesine kulak verir isek, iç sesimizin rehberliğinde doğanın işaretlerini fark ederek tıpkı bir Yengeç misali kendi zamanımız geldiğinde güvenle kabuk değiştirmemiz elzemdir. Bu bağlamda Yengeç burcu bilincini ‘meditasyon’ sürecine benzetiyorum. Meditasyon; kendi özünü görebilmeye başlamaktır. Öz benliğe doğru uzanan bir yolculuktur. Yaşamla yeniden yeniden bağ kurmaktır.


Nihai amaç: 
‘özdeşleştiğin konumu/zemini, sürekli değiştirmektir.’ 
Böylece, ölüm-doğum döngüsünden özgürleşebiliriz.

Oğlak burcu bilincinde, kendi sınırlarımızı oluşturduktan sonra, güvenli bir zeminde kalmayı seçerek kendimizi belirli vasıflar ile tanımlarız ve kendimizi en çok ne ile tanımlıyor isek, eylemlerimiz de o yönde gerçekleşir. Halbuki, hiçbir şey aynı formda/biçimde tezahür etmez, Oğlak burcu bilinci; “bütünlüğün” sembolüdür. Kendi iç doğasını, dış dünyanın doğası ile ‘öz-disiplin’kaynağı ile birleştirir. Öz disiplin, öz-sevgiyivar eder. Bu bağlamda Oğlak burcu bilinci bireyin ‘gerçeklik’ ile bağını da simgelemektedir.  Ancak herşey denge ile gerçekliğe tezahür edebilir, bu bağlamda, Oğlak burcu bilincinin hırslı, planlı, disiplinli doğası, Yengeç burcu bilincinin ‘hissetme’ doğası ile dengelendiğinde, özümüzün bütünlüğünü algılayabiliriz ve kalp gözümüz ile görmeye başları


DEĞİŞİMİN KENDİSİ OL! 

“Başka hiçbir şey değişmese bile; ben değişirsem, herşey değişir.” 
Balzac


Ne tesadüf ki, Ay Tutulma haritasında, kalbi simgeleyen ‘Aslan burcu’ süreci yükseliyor, bilncimize doğuyor. Aslan burcunun yöneticisi Güneş; herşeyin merkezidir. Öz yaratıcılığın, öz gücün sembolüdür.
Güneş ise Yengeç burcu sürecinde gökyüzündeki en parlak asteroid, Vesta ile birleşiyor üstelik dengenin, uyumun, barışın, ilişkilerin ve reenkarnasyon sürecini nitelendiren ‘Venüs’ doğasında. (insanoğlu, kollektif bilinçte yeniden dogma sürecini deneyimlerken, Mars-Jüpiter yörüngesinde var olan astreoidlerin, bireysel-kollektif bilinç arasındaki köprü olduğunu hatırlamakta fayda var.) 

Vesta, yüreğimizdeki sonsuz alevin sembolüdür. Venüs gezegeninin üreme enerjisini, ‘kendini yenilemek’amacı ile kullanır. Yenilenme sürecinde ise cinsel enerjiyi =varoluşsal yaşam enerjisini, adanmışlıkla geniş bir odak ve bağlanma ile kendisine yöneltir.

Vesta, öz benliğin saf ve duru bir halde ışıyabilmesi,
 bireyin kendisini öz misyonuna adanmışlıkla 
odaklayabilmesini sentezleyen Ay enerjisidir.

Öz farkındalığımızın (Güneş) duygusal bedenimizin merkezinde (Yengeç burcu) odaklanarak, öz bağımızın, öz ihtiyaçlarımızın kaynağına hassasiyetle odaklanacağımız bir süreç deneyimi işaret ediliyor. 

Güneş ile birleşen Vesta soruyor:

Öz kimliğin öz amacın ile uyumlu bir birliği yansıtıyor mu?
Hayatını neye, nasıl, niçin adadığının farkında mısın?

Bu soruların yanıtlarını araştırmamız yönünde, Oğlak burcu sürecinde Satürn kısmi asaletinde birleşen Jüpiter ve Pluto gezegenleri bilincimizi genişleterek bizleri aydınlatıyorlar. 

Pluto gezegeni; dünyanın kalbi, derin dönüşümü ve şifayı/iyileşmeyi simgeler;  Jüpiter gezegeni ise, ‘evrene nasıl bağlıyım’ sorusuna yanıtlar üretebilmemiz adına bizleri mütemadiyen yaşam deneyimlerine açılmamıza vesile olarak edindiğimiz bilgiyi tecrübe ile bilgeliğe dönüştürmemize vesile olan lütfun, koşulsuz sevginin simgesidir. 

Bu iki gezegen enejilerini ‘derin anlayışın’sembolü Satürn gezegeninin enerjisinde birleştirerek yansıtacaklar.
Gerçek iyileşme: korku-kaygı duygulanımlarının ardındaki gerçekliği kabul ettiğimiz zeminde köklenir ve kendimizi olduğumuz halimiz ile sevmeye başlarız.Karşılaştığımız sınırlar bizi daralttığında, genişliği deneyimlemek adına içe doğru yöneliriz. Sıkıntı duyumsuyor isek; iç doğamızın refahını, zenginliğini tecrübe etme zamanı gelmiş demektir. Bütünleşmek için önce ayrışmak gerekir, bir süredir ayrışmayı deneyimliyoruz, şimdi öz gücümüzü yeniden inşa etmemiz adına koşulsuz sevgi ve anlayış ile kendi bütünlüğümüzü nasıl var edebileceğimize işaret edilen bu süreçte, Chiron;’a ‘Gökyüzünün Şamanına’ odağımızı yöneltelim: 

Şamanizm; bir yaşam felsefesidir. Şamanlar, yeryüzünün en eski doktorları, terapistleridir.  Şaman; bilen kişidir
Bilmek ile inanç farklı kavramlardır. Bildiğin birşeye inanmazsın. Çünkü biliyorsundur!
Bilmek, kalpten, öz deneyimden ışır. 

Chiron; yörüngesi Satürn ile Uranüs arasında yer alan göksel bir cisimdir. Bu bağlamda Chiron; bireyin, öz disiplin ile kendisini gerçekleştirmesi (Satürn) ile özünü zamandan özgürleşerek yansıtabilmesi adına, ışıdığı ritim (Uranüs) arasındaki, ölümsüz  bağdır. 
Özümüzdeki cevherin ışıyabilmesi için biraz basınç,sıkışma (Satürn) ve kaos (Uranüs)elzemdir.  
Kaos, yeni bir düzenin var olabilmesi için gereklidir. Bu bağlamda, şifa yaranın özündedir. 

Chiron un mitolojik hikayesine biraz bakalım mı?
Chiron, zamanın ve karmanın lordu/Tanrısı olarak nitelendirilen Satürn ile bir su perisi Phylria nın oğludur. Chiron bir aşk çocuğudur. Satürn evlidir ancak Phylria yı çok sevmektedir bu nedenle Satürn ile Phylria biçim değiştirerek birer at formunda gizli gizli aşklarını deneyimlerler. Bir süre sonra yarı at yarı insan formunda Chrion doğar. Ancak Satürn ve Phylria, çocuklarının görünüşünden utanırlar ve onu red ederek, doğanın kucağına bırakırlar. Chrion, doğa ile büyür, yaşamın özünü doğa ile ilişki kurarak, deneyimleyerek idrak eder. Onun babası Güneş (Apollo), annesi Ay (Artemis)olur.   Birgün zehirli bir ok, Chrion un bedenine saplanır ve hiçbir biçimde iyileşmeyecek bir yaraya sebebiyet verir. Chiron, her türlü bitkinin özünü, faydasını bilmektedir. Ancak, kendi derdine derman bulamaz. Hiç kapanmayan bir yarası vardır ve ölümsüzdür. Çünkü Chiron un babası Satürn bir Tanrı dır. Dolayısı ile Chrion sonsuza değin yaşamı deneyimlemeye mahkumdur peki ama bu ızdırap ile nasıl? Chrion un bir fikri vardır; ölümsüzlüğünü İnsanlığa ateşi armağan eden ve Zeus tarafından hergün ciğeri yenilerek ölmeye mahkum edilen, Prometheus a vermeye karar verir. Chiron un bu armağanı Zeus u derinden etkiler bu nedenle Chrion a gökyüzünde babasının (Satürn) ve büyükbabasının (Uranüs) tam ortasında bir yer verir. 

Bu hikaye bizlere ‘acı’ nın dünya yaşamını deneyimleyeceğimiz sürece var olacağını, ‘acı’ ile ‘ızdırap’ arasındaki farka işaret ederek; ‘ızdırap’ deneyimlemeye başladığımızda ise kendi tutunduğumuz kimliklerimizden ayrışmamız gerektiğinin altını çizmektedir. 

Chrion, ‘yay takım yıldızı’nın da sembolüdür. Oğlak burcunun 13 derecesindeki Ay tutulmasının Antiscia noktası 17 derece Yay burcunda konumlanmaktadır. Yay burcu sürecinin 17. derecesi ‘Venüs’ gezegenin ışığının hakimiyetindedir. 

Bu bağlamda gökyüzü ; şimdi bugüne değin yaşamın anlamı keşfederken oluşturduğunuz inanç kalıplarının, varoluşsal özünüzün niyetini destekleyip desteklemediğini bir değerlendirme sürecine tabi tutun. Bu inanç kalıplarının yaşamsal öz doğanız ile uyumlu olup olmadığının içsel muhasebesini gerçekleştirin.” mesajını iletiyor.





GERÇEKTEN ÖZ İHTİYACIM İLE TEMAS HALİNDE MİYİM? 


Varoluşun ilk enerji formunda, farkındalığın saf bilincinde (Koç burcu süreci) Mars gezegeni ile birleşim halinde ‘Venüs’ kısmi asaletinde konumlanan ve Ay tutulmasına kare açı ile bağ kuran Chrion ne(ler) aktarmak niyetinde olabilir? 

Kare açı, ‘Mars’ gezegeni doğası ile bizleri eyleme davet eder. Değişim zamanına işaret eder. 
Koç burcu bilinci; kendi doğumumuzu simgeler. Bağımsızlığı, farkındalık bilincini, niyeti sembolize eder ve en özde ‘BEN’ dediğimiz yaşam deneyim sahasıdır, Koç burcu bilinci.

Sağlıklı bir ‘ben bilinci’ ancak kendimizi, cesaretle belirli bir hedef/ amaç doğrultusunda odaklanmış bir adanmışlıkla, ortaya koyduğumuzda var olabilir. 

Chiron Koç burcu sürecinde; varoluşumuzun derin hissiyatını sembolize eder. Kendi değerini bilerek, cesaretle  öz doğanı ifade et! Varoluşsal hassasiyetlerinin, en büyük gücün olduğunu fark et!, mesajını iletir. 

Şimdi, kendimizden başka gidilecek-varılacak bir merkez olmadığını idrak etme sürecinde, şifanın öz kaynağının içel hassasiyetlerimizde gizli olduğunu, keşfetme vakti, hazır mısınız? 
Rotanız, kalbinizin eşsiz melodisine yönelik, 
Çapanız, nefesinizin özgün ritminde olsun!



Hiçbir yere ait olmadığını,
Her yere ait olduğunu tam anlamıyla,
Hiçbir yere ait olmadığını fark ettiğin zaman özgürleşebilirsin,
Bunun bedeli ağır, ödülü büyüktür.”
Maya Angelou



SEVGİNİN GÜCÜ ADINA !








Kaynakça:

**Hikaye, Umut Fırat Eroğlu tarafından ‘Şamanizm Bilgeliği’ seminerinde aktarılmıştır.

George, D. & Bloch, D. ( 2019). Asteroid Tanrıçalar. Yeniden Doğan Dişinin Mitolojisi, Psikolojisi ve Astrolojisi. Barış İlhan Yayınevi, İstanbul.

Reinhart, M. (2010). Chiron and The Healin Journey. Starwalker Press, London.

Yorumlar

Popüler Yayınlar