ÖZÜMÜZDEKİ SONSUZ ALEV



İnsanlığın doğumu başladı, şu an dünyanın doğum kanalındayız ve dalgalar sertleşmeye hafif hafif “acı” duyumsamaya başlıyoruz ve tabi beraberinde “korku” duygulanımını da duyumsuyoruz, gerçekten korku duyumsadığımız ne olabilir sizlere göre? 

“Acılarımız, en değerli yol göstericilerimizdir.
 Acının içerisine doğru yürüyebilme cesareti gösterdiğimizde dönüşür, 
gerçekte kim olduğumuzu hatırlarız.”

Öz ışığımız olmasın? Peki öz ışığımızın sonsuz gücü nereden akmakta? 


Bu sorunun yanıtını  bugün bize yıldızlar ışısın bizlere diyorum. 
(Bildiğiniz üzere 2015 yılından itibaren psikolojik danışmanlık sürecime “astroloji” ve “yoga” ilimlerinin ışığını da katarak ilerlemekteyim.)

Astroloji, bizlere zamanın ruhunun öz bilgisini sunar. 
Zaman; bir bilinç boyutudur. Yıldızların dilini hatırlar isek, “insanlığın” doğumu, gelişimi ve büyüme süreçleri hakkında bilgimizi açabiliriz. Ve böylece nerede olduğumuzu ve bu bulunduğumuz noktaya nasıl geldiğimizi, dolayısı ile ilerlerken ne(ler) ile karşı karşı kalabileceğimiz yönünde net bir görüş/bakış açısı sahibi oluruz.  

Öz olarak; evrende tek ortak bir lisan vardır o da; “matematik”. Evrensel matematiğin lisanı ise; “astroloji”dir. Ve bu zamanın döngüselliğinin astroloji lisanını öğrenmek daha doğrusu bu lisanı hatırlamak için çok elverişli olduğunu da sözlerime eklemek isterim. 

Şu an dalgalarla sörf halinde iken, muazzam heyecanlı bir zaman döngüsünü deneyimliyoruz, değil mi? Yoğun bir baskı hissi deneyimliyoruz belki de daha önce hiç bu kadar yoğun bir sıkışmışlık hissi deneyimlemediğimizi var sayıyor olabiliriz. Acı-heyecan-zevk hissiyatları arasında bir süre daha gidip geliyoruz, az kaldı bir-iki adım sonra doğuyorum kıvılcımını veriyoruz...

Her doğumu başlatan bebektir. Bilim, henüz doğumu tam olarak neyin başlattığını bulgulayamamıştır. Bebek hazır olduğunda anneye “ben hazırım” mesajını iletir ve doğum başlar. Bu bağlamda şimdi kendi kendimize olan hamilelik sürecinin son demlerini deneyimlerken,  kendi doğumumuzu kendimiz başlattığımıza ve bu eylemi daha önce pek çok kez deneyimlediğimizi göz önünde bulundurmanızı rica ediyorum. 

Bu doğum sürecini uyumla, ahenkle yönetebilecek güce sahibiz. Nasıl doğacağımızın belirleyicisi odağımızı nereye nasıl yöneltmeyi seçtiğimiz ile oldukça ilişkilidir. Şimdi yeniden doğumu deneyimlerken, belirsizliğe verdiğiniz yanıtları gözlemlemenizi öneririm lakin bu yanıtlar henüz çözümlenmemiş, iyileşmemiş döngüleri işaret ediyor. 
Ve şu an “iyileşmek” üzerine odağınızı yoğunlaştırmanızı öneriyorum lakin “doğum anı”, "nasıl bir doğum tecrübe etmeyi seçtiğiniz", bundan sonraki yaşam döngünüzdeki sağlıklı olma haliniz(fizyolojik-zihinsel-tinsel bedenlerin dengede olma hali) üzerinde oldukça etkili olacaktır.

Şimdi birazcık da “ne deneyimliyoruz” ve “nasıl bu deneyimlere kendimizi açtık”  sorularının yanıtlarına kısaca değinmek istiyorum: 

12 Ocak tarihinde; Pluto ve Saturn gezegenleri Oğlak burcu sürecinde birleştiler.
Her burç süreci,  bir bilinç boyutuna işaret eder. Oğlak burcunu genellikle; sistemler, devlet, planlama, ciddiyet, disiplin, hırs, sabır, çalışkanlık, dayanıklılık, gelenek, geçmiş, sorumluluk vb. anahtar sözcükler ile ifade edildiğini görebilirsiniz. 
Oğlak burcu bilinci; “cinsel enerji” bir diğer deyim ile “evrensel yaşam enerjisi” ile de oldukça ilişkili olduğu hatırlanmalıdır.
Pluto gezegeni ise; Dünya nın kalbidir. Eş zamanlı olarak; güçlü dönüşüm, ölüm ve şifalanmayı sembolize etmektedir.
Bu iki gezegen birleştiğinde “insan”lığın doğumunu başladı. 

Hırsla, manipülasyonla, dramatik bir 
biçimde geçmişin izlerinden doğan bir döngü yıkılıyor! 
Özde sadece kendisinden başka varılacak, 
gidilecek başka bir yer olmadığının 
idrakına varanların döngüselliği başlıyor şimdi, 
kalbinin ritmik melodisinde anlayışla, 
şefkatle, barışla, huzurla, “aşk” a(gerçeklik) doğru
 yürümeyi seçenlerin zamanı hoşgeldin, ışık olsun!”

Yaşam enerjisinin farklı bir bilinç boyutunda ilerlemesi gerekiyor çünkü insanlık “cinsel” enerjiyi (öz yaşam enerjisini) sadece üreme odaklı kullanmayı seçerek, kendi yarattığı zihinsel hapishanesine kendisini esir etmeyi seçmiştir ve şimdi bu seçimlerinin sonuçlarını deneyimlemektedir.  Halbuki üremek, bir yönü ile tamamlanmamış duygulanım deneyimlerinin bir sonraki nesile aktarılmasından ibarettir. Ve artık bu döngünün tamamlanması, nihayete erdirilmesi gerekmektedir İnsan ırkı, Dünya gezegeninde bulunma amacından, kalbinin ritminden uzaklaşmış, doğa ile uyumunu dengede olmayan bir zeminde inşa etmeyi seçerek ik başta kendi nesline ve diğer canlı varlıkların yaşamsal döngüselliğine bir tehdit unsuru oluşturmaya başlamıştır. Şimdi bugüne değin yapılandırılmış bütün zihinsel düşünce akımları dönüşüm sürecindedir; insan ırkı önce kendisi ile olan ilişkisini yeniden inşa etme, kendisini  yeniden doğurma sürecini deneyimlemektedir.

Öz olarak; 12 Ocak tarihinde; zamanın kalbinde yeni bir bilinç boyutuna doğru ilerlenmeye başlanmıştır.

İkincil olarak; 2020 yılı boyunca Jüpiter gezegeni Pluto gezegeni ile üç kez birleşim gerçekleştirecektir. 
İlki yakın bir geçmişte deneyimlendi ve; şu an deneyimlenmekte olana anlam atfetme, olanın ardındaki güç ile yüzleşmeye doğru daha derin bir anlam arayışı tetiklenmiştir. 
Şu anda “ev” dediğiniz dört duvar betonarme yapıların içerisinde bulunsanız da bu süreçte hatırlanması gereken; öz evinizin/öz yuvanızın “Dünya” gezegeni olduğu gerçeğidir. Dünya nın nabzı ile yeniden uyum sağlama sürecindesiniz. Doğa insan varlıklarını “işbirliğine” yeniden “uyum” sağlama döngüsüne sonsuz sevgi ile davet etmektedir. Jüpiter gezegeni; en temel bağlamda, “merhameti” ve “anlam atfetmeyi” ifade etmektedir. Pluto gezegeni ise; büyük dönüşüm, öz zenginlik, şifa, ölüm, güç ve derin bir anlam arayışını sembolize ettiği göz önünde bulundurulduğunda; yaşamsal yolculuğumuzda yeniden doğarken (büyük dönüşüm), öz gücümüz ile nasıl yeniden bağ kurabileceğimizi içselliğimizde araştıracağımız bir zamanın döngüselliğinde yol almaktayız. Bu bağlamda şimdi “Vesta” nın zamanı da diyebiliriz! 



  “Vesta” astreoidini biraz daha anlamaya yönelelim diyorum ne dersiniz? 

(Bu yazıyı hazırlarken Türkiye Cumhuriyetinin doğum haritasında 12. Evde Vesta, Ay birleşimi gerçekleşiyor ve büyük illerde ilan edilen bir dışarı(sokağa) çıkma yasağı söz konusu. Bu konuya yazının sonuna doğru daha fazla değiniyorum)

1800’lü yılların başlarında Mars ve Jüpiter gezegenlerinin yörüngelerin arasında asteroid kuşağı keşfedilmiş ve ilk görülen dört astreoide Tanrıçaların isimleri atfedilmiştir:  Vesta-Pallas-Juno-Ceres. 

Vesta; astreoidler içerisinde çıplak göz ile görülebilen en parlak asteroid olma özelliğini taşımakla beraber, özümüzdeki sonsuz alevi, sembolize etmektedir. 

Vesta; evrensel yaşam enerjiini (cinsel enerji); hangi yaşam alanına, nasıl yönelttiğimize ilişkin bilgi ışımaktadır. 

Vesta, Eski Yunan’da “Hestia” olarak bilinir ve “bekaret”i sembolize etmekte idi. Bekaret; özgür bireyin içselliğinde varoluşsal enerjii ile tam ve bütün olma halini betimlemektedir. 
Bu bağlamda Vesta, cinsel enerjinin (varoluşsal yaşam enerjisinin) dönüşümünü ifade etmektedir. İnsan varlığının kendi merkezinde yüreğinin gücüne odaklanarak eylem tezahür ettirdiğinde öz doğasını deneyimleyebileceğini açıklamaktadır. 

Vesta, “Ocak Tanrıçası” olarak da nitelendirilmektedir. Ocak, Latin dilinde “focus” : “odaklanma” anlamına gelmektedir. Hatırlayalım ki; odağımız nerede ise bilincimiz de orada kök salmaktadır. 
Mitolojik öyküsüne baktığımızda Veta, Kronos /Satürn ün (zamanın ve karmanın lordu) ilk çocuğudur ve bütün çocuklarını yiyen Kronos/ Satürn en son Vesta yı dışarı geri çıkarmıştır. Bu bağlamda Vesta; hem başlangıcı hem de sonu temsil etmektedir.

Her son bir başlangıca,
her başlangıçta bir sona gebedir …
Ve ‘başlangıç’ nasılsa ‘son’,
‘son’ nasılsa ‘başlangıçta’
o şekilde tezahür etmektedir.

Kendi özümüz/ruhumuz/canımız ile yeniden derin bir ilişki bağı inşa etmeyi deneyimlediğimiz bu süreçte, doğum haritanızda ‘Vesta astreodinin’ nerede konumlandığını bilmek, özünüze yönelik keşif yolculuğunuzda odağınızı nereye, nasıl yöneltmeniz gerektiği hakkında bilgi sunabileceği kanaatindeyim. 


Örneğin; Türkiye Cumhuriyetinin doğum haritasında Vesta astreoidi beşinci ev Akrep burcu sürecini deneyimlemektedir ve Venüs gezegen ile birleşim açısındadır. 
Bu da ülkemizin genç nüfusunun ülke merkezinde genellikle "aşk", "cinsellik", "kadın" temaları ile var olduğunu. Genç nüfusun ülkenin gündeminde her daim yaratıcı bir biçimde önemli bir odak kaynağı oluşturmakta olduğunu, ülkenin genç nüfusun yaratıcı nitelikteki eylemleri ile yaratıcı dönüşümler  deneyimlendiği söylenebilir.
Şu an Vesta astreoidi, Türkiye Cumhuriyeti doğum haritasının 12. Evinde İkizler burcu sürecini deneyimlemekte ve Ay ile birleşim açısında. 
12. ev; kapalı alanları, bilinmezliği, gaybı sembolize etmektedir. İkizler burcu; iletişim, gençlik, merak, hareketi, zekayı, öğrenmeyi, değişkenliği, zihinsel esnekliği, sembolize etmektedir. Ay bir ülke haritasında “halkı” temsil etmektedir.
Evet siz buradaki anahtar kelimeleri birleştirdiniz diye tahmin ediyorum, görüldüğü üzere semboller daima gerçeği ışıyor…

Şu günlerde Vesta asteroidi, İkizler burcu sürecini deneyimliyor.Her birimizin doğum haritasında İkizler burcunu deneyimleyen bir yaşam alanı (ev) mevcut. Şimdi bu süreçte iletişimimizi bu yaşam alanında içimize/özümüze doğru yönlendirmemiz işlevsel olacaktır. Bu alanda bir bütünlük arayışı içerisindeyiz. Merak ediyoruz, birşeylerin netleşmesini istiyoruz, bilinmezlik bizde rahatsızlık hissiyatları uyandırıyor ancak özümüzdeki alev; kendini dinle, yanıtlar iç dünyanın derinliklerinde diye sesleniyor. Öyle ise kendimizi merakla dinlemeye, derinliklerimizde karanlıkta kalmış becerilerimizi keşfetmeye doğru öğrenci ruhu ile ilerleyelim mi? 
İletişimin belkemiği “dinleme” becerisidir. Her birimizin kendi öz sesini dinlemeye yöneldiği bugünlerde kendimiz ile nasıl daha etkin, net bir diyalog oluşturabileceğimize ilişkin ipucunu ise natal haritanızda (doğum anınızda gezegenlerin oluşturduğu mandala) yer alan Vesta astreodinin konumu ile şu anki transitin (Vesta, İkizler burcu sürecini deneyimliyor) arasındaki açıyı yorumlayarak  daha iyi anlamlandırabiliriz. 

 Öz olarak; duygu deneyimlerimiz oldukça yoğunlaştı özümüzdeki sonsuz alev (Vesta ile)ile temas edebilmemiz ve daha fazla özümüzü dinlememiz yönünde tetikleniyoruz. 
İkinci Jüpiter, Pluto gezegenlerinin birleşim temasında; bastırılmış duygu deneyiminin ardında yatan "korku" duygulanımı oluşturan zihinsel kalıplar ile yüzleşerek bu kalıpları yok edeceğiz ve gerçek öz gücümüzü ışıyacağız, ışığımız ile bir olacağız ve son Jüpiter, Pluto etkileşiminde; yeniden anlamlandırdığımız benliğimiz  uyumlanarak yeni doğmuş bir bebeğin gözleri ile Dünya gezegeninde bakıyor olacağız, bakalım ne(ler) görüyor ve duyumsuyor olacağız? 







Yorumlar

Popüler Yayınlar