TABİATIN ÖZÜNÜ KELİMELERE AŞKIN RİTMİ İLE DOKUYARAK İÇİMİZDEKİ BARIŞ NOKTASINI AYDINLATAN ÖZGÜR BİLGE: TOLKİEN
“Asıl altın hazineler; mafsalsız, anahtasız, kapaksız bir kutuda saklanmıştır.”
J.R.R.Tolkien
Yaşam/hayat adını atfettiğimiz, ölüm-doğum döngüsünde kendimizi hatırlamaya doğru aktığımız eşsiz yolculuk sürecinde, hiç şüphesiz ki; her birimizin “birlik hikayemize” eşsiz nokta atışları ile dokunuşları mevcut. Bu hikayedeki yerimizi bulduğumuzda bir diğerinin yerini bulması daha kolay bir sürece doğru ilerliyor, her birimiz kendi yolculuğumuzda “öz”e doğru ilerlediğimizde bir diğerinin öz yerini hatırlaması adına ışık oluyoruz bir diğer anlamda. Ve en nihayetinde tek bir hikaye herşeyi zamanın ötesinde birbirine bağladığı gerçeği ile yüzleşiyoruz, Tolkien bu hikayenin merkez noktasına ağacını diken, ölümsüz özel ruhlardan birisi, kendisine armağan edilen yaşamın anlamını keşfetmişti, kendi sözünde de belirttiği gibi zaten öz hazine olan, kendisini, keşfetmesine vesile/araç olacak olan kutu kapaksız öylece gözlerinin önünce apaçık durmakta idi…
Şimdi ben size kapaklı bir kutu hediye ediyorum ve bu kutunun en dibinde öz gücünüzü size hatırlatacak bir hissiyat deneyimleyeceğinizi söylüyorum. Niyetim; sizi öz gücünüz ile buluşmanız adına bir yolculuğa davet etmek. Ancak size diyorum ki; bu kutuyu kesinlikle açmayın. Siz de haliyle diyorsunuz ki; “kutuyu açmaksızın bahsettiğiniz kutunun en derinliklerinde yer alan öz gücüm ile nasıl buluşacağım?” Bir paradoks! Kutu açılmayacak ve kutunun en derinliklerinde bir yerde sizi siz ile buluşturacak öz gücünüzü tetikleyecek birşey mevcut, kutuyu açmadan bu nasıl keşfedilebilir?
Şimdi, nasıl davranmayı seçersiniz? Kutuyu açarsınız değil mi? Açarsınız gibi hissediyorum en azından merakınızın iştahı kabarır. Ve bir gün kutuyu açtığınızda; yaşamınızda deneyimlemekten kaçındığınız her türlü duygu-düşünce-davranış kalıbı birden yaşamınızı örümcek ağı gibi örmeye başladığında “acı” duygulanımı deneyimlemeye başlar ve kutuyu hemen kapatma gereksinimi duyarsınız halbuki henüz kutunun en dibine gelmemişsinizdir, günümüz insan varlıklarının halet-i ruhiyesi de tam anlamı ile bu sürece benzemektedir.
Alışılmış eylemleri, deneyim sahnemize mütemadiyen davet ederek, yaşam döngümüzde; farklı, özgün olguları yaşantılayamayacağımız gibi bizi biz yapan yegane ışığımızı, öz gücümüzü keşfetmekten de alıkoyarız kendi kendimizi.
Halbuki derinlemesine bir arınma sürecinin ardından öz gücümüz tüm ihtişamı ile ışıldar. Derinlemesine bir arınma sürecini top yekun başlatabilmek için, beklenmeyen keşiflere doğru kendimizi açmak ve var olan her türlü deneyimi iyi-kötü/güzel-çirkin vb. zihinsel etiketlemelerden muaf tutarak özgür bir merak ve derin bir tutku ile acılarımızın en derinlerine doğru yürüyebilme cesareti gösterebildiğimizde dönüşür ve gerçekte kim olduğumuzu hatırlarız.
Dünya gezegenine köklenme sürecimizde her birimize tıpkı Tolkien’in bahsettiği gibi kapağı olmayan bir “Pandora kutusu” armağan ediliyor, peki bu kutuya bakıp tabiri caizse; burnumuzun dibindeki görmeye cesaretimiz var mı? Rasyonel aklımızı bilinmeyen diyarlara, sezgilerimizin uçsuz bucaksız özgün doğasındaki derinliklerine doğru merakla katman katman açmayı tercih etmemiz için nasıl motivasyonlara gereksinim duyuyoruz?
Merakını kendi iç sesinin rehberliğine yönlendirmeyi sonsuzluğun güzelliği ile taçlandırarak başaran yegane üstat kalemlerden birisi de hiç şüphesiz ki; J.R.R. Tolkien! Dünyanın özünde kendi harikulade dünyasını, bu dünyanın ırklarını ve öz dillerini yaratarak bizlere dönüşümün büyülü gücünü kelimelerin ahenkli dansı vasıtasıyla hatırlatan ustayı selamlayalım geçtiğimiz haftalarda vizyona giren hayat öyküsü, şaşırtıcı ve aslında tam da olması gereken bir zaman döngüsünde vizyona giriş gerçekleştirdi, bu vesile ile Tolkien'in doğum haritasına baktığımda bir kez daha doğum haritasının capcanlı olduğu gerçeği ile yüz yüze geldim ve sizlerle tanık olduklarımı, paylaşmaya niyet ettim.
-Doğum haritası, bizlere yaşamlar boyu o varlığın bilgelik serüveninin yansımasını sembolik bir dil aracılığı ile aktaran uzayın, zaman ve mekan boyutunda yer alan iki boyutlu iz düşümünün çok daha ötesinde bilgiler ışıyor olduğunun farkında olalım…-
Şimdi, sizce Tolkien’in gizemli bilinmezlere açılan kutusu (Pandora nın kutusu) hangi yaşam alanında kökleniyor olabilir?
Bilinmeyenlerin, gaybın zemininde (12. ev) bir diğer anlamı ile “kurban” ya da “yol gösterici” kimliklerini seçebileceğimiz kollektif bilinçdışına açılan kozmik rahim zemininde, Pandora asteroidi ile karşılaşıyoruz. 12. evin yaşamsal zemininde Aslan burcu sürecinin deneyimlediğini görüyoruz. Aslanlar daima tek başına “an”ın farkındalığı ile yürürler yolculuklarında… Kelimelerin aslanı Tolkien’ın 12. evinde kimliğine ilişkin bir yarası olduğunu da görmekteyiz (12. evde Aslan burcu sürecini deneyimleyen Chiron), Bu yaranın özü; benliğini özgün bir biçimde arayışa adamayı seçtiğinde, bilinmezlikler diyarına doğru farkındalık köprüsü yaratarak, her birimizin bilinç dışına imzasını atmasının kaçınılmaz bir gerçek olduğunu fısıldıyor !
(Chiron 12. evde Aslan burcu sürecini deneyimliyor ve Merkür kısmı asaletinde yer alan Mars ile kare açı gerçekleştiriyor; 6. evde Saka burcunu deneyimleyen Vesta asteroidi ile karşıt açı gerçekleştirmekte).
Pandora asteroidinin kariyer, statü yaşamsal zemininde İkizler burcu sürecini deneyimleyen en derin zenginlik arketipleri olan; dönüşümün efendisi,(Pluto) ve ilahi engin sevginin efendisi (Neptün) ile sekstil açı içerisinde olduğunu gözlemliyoruz, Ölüm, yeniden doğum ve sevginin özünde bilinmezliğe doğru yol alması kendi özünü kozmik rahmin fırınında pişirme sürecinin desteklendiğini söyleyebiliriz.
Sonuç olarak Zeus un üç aşamalı şimşeği ışığında (Pandora astreodi Jüpiter gezegenin kısmi asaletinde yer almakta), Tolkien yaralarının özünü iyileştirerek bu yarayı bilgeliğe dönüştürmüş; ebedi aşkın ve barışın çekim gücünü her birimizin bilinç dışında uyandırmayı başarmış kelimelerin en sihirli efendisidir!
-Acaba sizlerin, “Pandora kutusu’nda, nasıl bir süreç deneyimi sizleri kucaklamak üzere bekliyor, olabilir? -
“Yazı yazarken, her zaman bir isimle başlarım.
Bana bir isim verin ve ondan bir hikaye çıkarayım, diğer türlüsü genelde olmaz.”
J. R. R. Tolkien
Siz Tolkien’ı bir kelime ve ardından bu kelimenin açılımları ile tanımlıyor olsanız ne(ler) söylemek istersiniz?
İlk kelime belki “tutku” olabilir mi, acaba? Kelimelere, bu kelimelerin anlamlarının yansıttıklarına dair derin bir tutku, derin sezgiler, güçlü bir hayal gücü… bu tutkuyu derinleştiren ne(ler) olabilir? Sizlerin tutkularını derinleştirerek tıpkı bir ağaç gibi yaşamın kalbine güçlü şekilde köklendiren unsurlar neler? Kendi kalbinizin rehberliğinde devam ettirin, lütfen…
Dil biliminin efendisi, adeta kelimelerin röntgenini çekerek, kelimeleri bir araya getiren ses tonları ile yeni formlar yaratan dahi bilge, Tolkien’in tutkuyla yanan bir ruh olarak, bizlere dönüşümün gücünü kalbin tek öz ritmi olan sevginin sonsuzluğa olan akışının tek gerçek zafer, barış olduğunu hatırlatarak; ölüm ile doğumun eşsiz aşk savaşını, biricik sezgisel dehasının kıvılcımları ile yarattığı kelimelerin büyülü dünyasına bizleri de şefkatle davet eden, eşsiz güzellikte bir zihin ustası olduğunu söyleyebiliriz, sizce? (Tolkien’ın doğum öncesi tutulma (Güneş tutulması) burcu Akrep burcu sürecini deneyimlemektedir).
“Çok az kişi sonuna gelmeden yolun onları nereye götüreceğini görebilir…”
J. R. R. Tolkien
IŞIKLARIN TUVALİNDEN: TOLKİEN
Tolkien’in beden almayı seçtiği zaman ve alanın keşiştiği anın izdüşümüne bakarken (doğum haritasına), nasıl bir resim gözünüzün önünde canlanıyor?
Sanki iç içe geçmiş iki arka fon var gibi...Bir yanda yemyeşil gül kokularının, gökkuşağının ışık huzmeleri ile süzüldüğü umudun, huzurun, güvenin zemini; hemen diğer yarıda ise cehennemin ateşlerinden fışkıran yaratıklar, gücün, gözü kör bir hırsın kokusunun buram buram her şeyi kuşatıp esir aldığı ateşli bir bataklık…
Gökyüzünün eşsiz güzellikteki iki ışığı Güneş ve Ay’ın doğmayı seçtiğimiz andaki birbirleri ile olan ilişkileri, psikolojik motivasyon kaynaklarımıza ilişkin önemli bir noktayı aydınlatırlar. Güneş (bilinç/animus); mutlak sonsuz bilinci, Ay (bilinçdışı/anima); mutlak sonsuz bilincin zaman içerisindeki yansımasını sembolize etmektedir. Tolkien’ın doğum haritasında ışıkların konumlarına göz attığımızda; Ay’ın (Güney Yarımkürede) ve Güneş’in (Kuzey yarımkürede) yer aldığını görmekteyiz. Haritanın ilişkisel boyutundaki ekseninin (ASC-DSC ekseni) konumu itibari ile Tolkien’in ; içsel, öznel bakış açısını, özgün doğal yapısını, topluma yansıtma isteğinin ön plana çıktığını söyleyebiliriz. Bu haritada Güneş ve Ay’ın ritmik dansını seyr ettiğimizde Ay’ın “Hilal Fazı”nı yansıttığına şahit oluyoruz. “Yeniay Fazı”nda heryer kapkaranlıktır ki en yüksek oktavdaki ışık karanlığın özündedir. Bu zifiri karanlık süreçte; sessiz sedasız bir tohum potansiyelini ışımak üzere kendi zamanını sabırla beklemektedir. Ardından minik ışık huzmeleri ile Ay, ipincecik olağanüstü formunu bizlere gösterir hatta bizleri de büyümeye davet eden bu eşsiz manzaraya bakıp, “haydi bir dilek tut deriz!”, değil mi? Hilal fazı, bizlere özümüzdeki niyet (ler) doğrultusunda yepyeni bir sürecin başladığını işaret eder. Halen biraz geçmiş ile gelecek arasında gidip gelmekteyizdir, lakin Ay ın büyük kısmı henüz karanlıktadır ancak o ışığa doğru yönelme ve geçmişi geride bırakarak emekle ilerleme isteği belki biraz zorunluluk olarak belirli mücadeleleri de gerekli kılarak yaşamımızda kendimizi bilebilmemiz adına güçlü bir motivasyon unsuru oluşturmaktadır.
Tolkien’in duygusal motivasyonunda (Hilal Ay Fazı); geçmişe bir sünger çekerek yepyeni bir gelecek kurma isteğinin ön planda olduğunu ve somut birşey üreterek dünyada bir etki, bir iz bırakma motivasyonu ile yol aldığını söyleyebiliriz. “Yeniay Fazı”nda niyetlerimizi belirterek başlangıç yaptığımızı varsayarsak hilal aşaması ilerleme isteği olan pro-aktif bir filizlenme aşamasını yansıtmaktadır ki; Tolkien’in hayal gücünün derinliklerinden, geçmişin içerisinde kendi öz dünyasını kurgulayarak yepyeni bir Orta Dünya yarattığına şahit olmaktayız.
Bilinçte ışıl ışıl yer alan sarp, çetin kayalıkların zirvesinden parlayan eşsiz tonlardaki doğanın özünde/arka planında var olan dönüştürücü gücünü, öz değerlerindeki uyumun, dengenin estetiğin, güzelliğin dokusu ve en önemlisi zamanın ruhunun keskin ve adaletli kılıcını hayal gücünün aşkın yaratıcılığı ile sonsuz büyüme vaad eden bir Orta Dünya… (Güneş, Oğlak Burcu sürecini 5. evde deneyimliyor yönetici gezegeni Satürn, Terazi Burcu sürecini yücelim asaletinde deneyimlerken; Ay Balık Burcu sürecini deneyimliyor ve yönetici gezegeni Jüpiter Balık burcunda yer almakta).
Tolkien, kendi öz iç çağrısı ile buluştu, Dünya gezegenindeki gerçekleştirmeye dair söz vermiş olduğu misyonunu tamamladı. İçsel dünyasını dış dünya ile birledi ve aramızdan başka diyarlara doğru yol alırken daima inatla, inançla, azimle, sebatla süreçte var olmayı seçti …Peki, Tolkien öldü mü? Fizyolojik olarak; “evet”. Belki şu an başka bir beden formunda halen aramızda da olabilir. Ancak Tolkien; “John Ronald Reuel Tolkien” olarak hala yaşımın zeminde kök salmakta! Kendi derinliklerinde zamanın çok ötesinden beri var olan içsel dünyasını dış dünya zemininde derin bir güçle köklendirdi. Ve bugün Dünya gezegeninin özünde tezahür eden bu harikulade eşsiz ahenkli dünya her birimizi şefkatle sarıp sarmalayama ve kendi gücümüz ile buluşmaya, kalbimizin ritminin izini sürerek kendimiz ile buluşmamız adına bizleri desteklemeye, yüreklendirmeye halen devam etmiyor mu? O da, tıpkı Vincent van Gogh gibi,(Vincent van Gogh’un doğum haritasına ilişkin analiz yazısını bu blogda okuyabilirsiniz-ilk yazı-) Güneş’ini (varoluş niyetini) gerçekleştirmeyi başararak, sonsuzluğa “aşk” ın imzasını atmayı başardı ve ölümsüz hoş bir seda bıraktı, gerçek sanat da bu olsa gerek ?...
“Eğer merkezi bulursanız, hiçbir şey sizi olduğunuz yerden hareket ettiremez”
Vivekananda
Her daim hatırlanması gereken en temel merkez nokta; bir doğum haritasının canlı yaşayan bir organizma olduğu, gerçeğidir. Fizyolojik bedeni aramızda olmayan bir bireyin doğum haritasını analiz ettiğimizde onun aktardığı mesaj(ları) bu mesajın dalgalarının okyanustaki izini sürebiliriz. Şu an gerçekleştiriyor olduğunuz her eylem (düşüncelerinizin de birer eylem olduğunu hatırlayınız, lütfen), nesilller boyu izlerini sürdürürler bu süreci bilim literatüründe “epi-genetik” etkisi olarak nitelendiriyoruz. Şu anın özünde gerçekten “var olma”mız öz başarıdır ki; böylece geçmişin izlerini serbest bırakırken gelecek adını atfettiğiniz bir sonraki adımın formuna bütünüyle değiştirme yönünde müdahale edemesek de bu formun rengini, tonunu, dokusunu dönüştürebilme gücünü uyandırabiliriz Ve böylece tıpkı bir örümceğin ağ örmesi gibi minik değişimler ile aynı şeyi farklı bir açıdan tezahür ettirmeyi tekrar olmadan tekrar ederek büyük bir dönüşüm ağı örebiliriz.
Şimdi, John Ronald Reuel Tolkien’in yaşam serüvenine bir de okyanusun en derinlerine doğru bir dalış gerçekleştirerek göz atalım mı?
Okyanusa açılmadan önce bir gemiye ihtiyacınız olacak…
Şimdi diyorsunuz ki; neden gemi, ne işimiz var uçsuz bucaksız okyanusun orta yerinde. Kısaca şöyle açıklamaya çalışayım; bu yaz katıldığım astroloji yaz okulunda (Göklerin Bilgeliği Okulu) edindiğim, açtığım, hatırladığım bilgiler ışığında yaşam döngülerimize farklı açılardan bakarsak ne(leri) daha farkındalıklı bir bilinç ile gözlemleyebiliriz? Sorusunu zihinlerinizde ve yüreklerinizde uyandırmak adına bir deneme yazısı yazıyorum şu an. Helenistik astroloji terminolojisinde “gemi metaforu” adı ile nitelendirilen bir teknik yer almakta. Bu tekniğin ışığında yaşam okyanusunda nasıl bir geminin içerisinde olduğumuzu, bu geminin dümenine ne kadar hakim olduğumuzu, geminin dümenini hangi yönlere nasıl çevirdiğimizi, gemimizin pruvasını ne yöne doğru yöneltmeyi seçtiğimizi, gemimizin okyanusun orta yerinde rüzgarın dalgalarıyla nasıl destekleniyor olduğuna dair, vb.? Sorularının yanıtlarını görerek yaşam serüvenimize daha bilinçli temas etmek, seçimlerimizin, eylemlerimizin sorumluluklarını nasıl üstlenebileceğimize dair ışık tutarak farkındalık zeminimizin genişlemesine olanak veren işlevsel bir teknik “gemi metaforu”. Şimdi bu metaforu Tolkien’ın haritası üzerine bir uyarlayarak yol alalım mı?
---Not: Satürn ötesi gezegenler Uranüs-Neptün-Pluto ve astreoidler Helenistik yorumlama göstergelerinde yer almazlar! Ancak bu örnekte, astreoidleri ve Satürn ötesi gezegenleri dahil ederek bir yorumlama sunuyorum.---
Şimdi bir gemi olsanız, nasıl bir gemi olmayı seçersiniz? İhtiyaç duyumsadığınız bir süre bu imgelemeyi gerçekleştirmek için kendinize zaman tanıyın, lütfen. Hazır olduğunuzu duyumsadığınız an haydi yelkenler fora!...
GEMİNİZ HANGİ PERDEDEN NASIL BİR MELODİ İLE İLERLİYOR?
“Bana bir hikaye anlat istediğin dilde anlatabilirsin.”
Edith Bratt Tolkien
Gemimizin kaptanının yaşamın hangi perdeden nasıl bir melodi tonunu ışıdığını görebilmek için haritanızın ışığının bulunduğu evin yönetici gezegenin doğasını ve bulunduğu coğrafyanın yapısını, okyanustaki dalga boyunun genliğini bir usturlap aracılığı keşfetmeye emek veriyor olsa idik, nasıl bir deneyim olur, acaba?
Neyse ki, günümüzde teknolojinin desteği ile doğum haritalarımızı kolaylıkla görüntüleyebiliyoruz, lakin belki de bu kolaylıklar yaşamın doğasındaki öz neşeyi, öz heyecanı, öz çoşkuyu, öz sevinci duyumsamamız önünde bir perde oluşturuyordur, ne dersiniz? Öyleyse genliğimizi arttırsak bu perdenin arkasındakileri görmek üzere her an yeni bir doğum gerçekleştirebiliriz.
Tolkien’ın haritası bir gece haritası olduğu için haritanın ışığı “Ay” . Ay, Balık burcu sürecini 7. evde deneyimliyor. Hayal gücünün sınırsız engin deneyimini yaratıcılıkla ilişkisel zeminlerde rahat bir biçimde kullandığını, ve Ay’ın kadınları ve kozmik hafızamızı da temsil ettiğini göz önüne alacak olursak; çocukluk yıllarında annesinin aktardığı yaratıcı hikayeler ile, ardından gençlik yıllarındaki biricik aşkı Edith’in, Tolkien’in varoluşsal sezgisel yaratıcı gücünü ortaya çıkarmasına vesile olan, tetikleyen ilişkisel motivasyon kaynakları olduğunu söyleyebiliriz. Burada Ay ile birleşim halinde olan Ceres astreoidini görüyoruz. Ceres astreoidi, en yalın tabir ile, yaşamın özünden nasıl beslendiğimizi ışımaktadır. Özgür bireyin, bir diğerinin aynasından yararlanarak kendi bilincinde henüz uyanmamış, ancak varoluşunun özünde tohumunda var olan, varoluşun maddeselliğinin ötesindeki bir kaynaktan beslenme hissiyatını vurgulamaktadır ki; Tolkien’in hayatında yaratıcılığını besleyen, onun zihnindeki derinliklere açılmasına koşulsuz sevgisi ile destek veren en önemli varlığın eşi Edith olduğunun altı Tolkien’in yaşam öyküsünün yansıdığı filmde oldukça açık bir biçimde aktarılmaktadır. Filmin bir bölümünde iki ağacın tek bir kökte bir olması ve bu ağacın verdiği “celladoor suyu”ndan içenlerin görme gücünü kazandığına dair aktarılan hikayede Edith’in Tolkien’in zihninin derin sularına doğru nüfuz ederek, koşulsuz sevginin yaratıcı gücü ile nasıl destek olduğunu, bir kelimeden nasıl bir hikaye açılımının gerçekleştiği görülmektedir. Jüpiter gezegeni, su elementi burcunda yer almakta ve çift ağacın sunduğu özel bir suyun içilmesi sonucu, bireyde meydana gelecek bir bilgelik açılımı üzerine bir hikaye kurgulamıştır, tesadüfün böylesi!
Tolkien’in yaşamında karşılaştığı “engel” lere yönelik nasıl bir dans sergilemeyi seçtiğini gözlemlemek ister misiniz? Bir zamanın realitesinde herşeyin bir olduğunu bildiğinden emin derin bakışları, arkadaşlarının kendisine yönelik iyi ve olumlu olmayan davranışlarına yönelik asil ve merhametli tutumundan vazgeçmeyen şefkatli doğası, Ay burcunun 7. ev zeminindeki Balık burcu sürecini anlamlı bir şekilde ifade etmektedir. Tolkien’ın varoluşsal doğasındaki özgün bilgenin ışıyabilmesi adına erken yaşta önce babasının ölümü ile yüzleştiğini, sonrasında annesinin vefatına şahit olduğunu, sonrasında gençlik yıllarında aşık olduğu kız arkadaşından varisinin isteği doğrultusunda ayrı düştüğünü, I. Dünya Savaşında savaştığını bu sırada akademik yaşamından ayrı kaldığını, tüm bu süreçleri deneyimlerken özündeki en büyük gücün o ışıl ışıl parlayan yüzüğün doğum aşamalarını gözlemlemekteyiz.Zihninin sezgisel yaratıcı gücü, tüm bu deneyimler sonucunda farkındalık zeminine taşıdığı varoşulundan, zamanın çok ötesinden beri var olan özündeki yegane eşsiz yüzük, kıymetlimis !
(Ay, Jüpiter Balık burcu sürecini 7. evde deneyimliyor, Ay, Ceres ile (Yüce Anne arketipi) ; Jüpiter Juno ile (İlahi Eş arketipi) birleşim gerçekleştiriyor).
Ay’ın bulunduğu burç olan Balık burcunun yönetici gezegeni Jüpiter (oikodespotes) de kendi yöneticisi (yönetici konumundaki gezegen ifade ettiği konularda güç sahibi olarak istediği gibi fonksiyonunu yerine getirebilme niteliğine vakıftır) olduğu burç sürecinde 7. evde yer almaktadır. Jüpiter gezegeni bulunduğu alanda kişiyi çeşitli olay/durum deneyimleri sunarak özündeki bilgeliğin tohumun büyümesi için alanı genişletme prensibi ile ilerleyerek kişinin fiziksel-zihinsel-tinsel boyutlarındaki genişleme ve yaşamına anlam atfetme sürecini destekler. Jüpiter gezegeninin yönetici olduğu bir diğer burç süreci ise “Yay” dır. “Yay” burcunun 4. evde yer almakta olduğunu görüyoruz. Bu da bizlere 4. evin kapsamında yer alan; köklerimizi, ailemizi, yuvamızı, en derinlerde ait olduğumuz kökü içeren konularda da, Tolkien’in atalarından devr aldığı öz zenginliği, 7. ev (bir başkasının aynasında kendi bilincini bütünü ile tanımlayarak) dinamiğinde çözümlemekte olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca her türlü birebir ilişkinin sembolizmi olan Juno astreodinin Jüpiter ile birleşmesi; kişinin birebir deneyimleceği ilişkiler yolu ile bilincinde genişleyerek, yaşamının sezgisel boyutlarına anlam atfedebileceğinin bir göstergesi olarak da yorumlanabilir.
“Köklerini kayaların arasına sal; böylelikle rüzgar
tüm yapraklarını koparıp alsa bile sen ona karşı durmayı başarırsın.”
J. R. R. Tolkien
Oikodespotes (kişinin yaşamının ana tonu)
Önceki paragraflarda, yaşamımızın bir melodisi olduğunu bazen bazı özgür bireyler ile aynı, benzer notalara sahip olsak da, melodinin perdesinin değişkenliğinin bireyin enerji boyutundaki dalganın genliğine bağlı olarak değişkenlik gösterebileceğini işaret etmeye çalıştım. Şimdi hayatımızın bu ana melodisini bir de sözel olarak kelimelere dökelim …
Yaşamızı tek bir kelime sentezleyecek olsa bu ne olur?
Bu kelimenin ritimsel genliğinde yola çıkarak birkaç cümleden oluşan bir paragraf oluştursanız, nasıl olur?
Haydi birlikte deneyimleyelim…
Tolkien’ın yaşamını bir kaç kelime ile özetleyecek olsak önce onun filme kendi ağzından aktarılan şu repliğe dikkatimizi yöneltmeyi seçelim derim:
“Kimsenin hissetmediği türden bir sihir üzerine,
sevmenin ve sevilmenin gerçek anlamına dair bir hikaye yazmak istiyorum.”
Ruhsal, spiritüel ışıltılı, derinliklerin ardındaki gizemli, sihirli süprizlerle dolu çift boyutlu bir coğrafyada( Balık burcu süreci), özünde var olan bilgeliği, sonsuz merhameti, şefkati (Jüpiter gezegeni)ve sevginin sonsuz gücünü (Ay 7. evde Venüs gezenenin kısmi asaletinde durmaktadır), kuvvetli sezgilerinin özgün dehasında var olan kıvılcımlarını (Jüpiter gezegeni ile Uranüs gezegenin üçgen açısı) bire-bir ilişkileri yolu (7. ev) ile evrensel ruh ile bireysel ruh arasındaki iki kuledeki anlam arayışını , en derinlerdeki bilgi ve tutkunun ötesindeki tüm ikiliklerin ötesindeki zihinsel-duyusal kaynaklarını dönüştürecek (10. ev Pluto, Neptün gezegenlerinin birleşim açısının Jüpiter gezegeni ile olan kare açısı) umudun ışığını besleyip büyüterek (şans noktası 11. evde Yengeç burcu sürecini deneyimlerken) tüm insanlığa yaymak niyetinde olan bir yaşam tonu özetleyebiliriz.
YÜZÜK KARDEŞLİĞİ
Tolkien, üniversitedeki öğrenim sürecinde, bilgilerini genç bireylere aktarma sürecini deneyimlerken; kendi deyimi ile ruh sıkıcı sınav kağıtlarını okuduğu bir sırada, sınav kağıtları arasında boş bir sayfaya rastgele şöyle yazmaya başlar:
“Toprakta bir kovukta bir Hobbit yaşardı.”…
Kovukta huzurlu, konforlu, mutlu ve umutlu sessiz sedasız yaşam sürecini deneyimleyen, Hobbit yaşamın özünü keşfetmek üzere sihirli bir çağrı alır ve büyülü yolculuk o an başlar… Bu bilinmezliğin ötesindeki tek gerçekliğe doğru çıktığı yolculuğunda eşsiz nitelikte öngörü yetenekleri olan pek çok dostu ona kendi yeteneklerini uyandırması adına destek verecektir lakin zamanın kalbine sonsuz güzellikteki imzasını tek başına öz yeteneklerinin gücünün ışığını yansıtarak atmak durumundadır. Deneyimlediği sınırlamalar, engellenmeler yüksek basınç onu kendi iç dünyasının derinliklerinde kendisini aramaya yönlendirecektir…
Tolkien’in imzasına hiç dikkatle göz gezdirmeyi seçtiniz mi? Daha yakından beraber bakalım mı? Kalbinizin merceği hazır mı, ne görüyorsunuz? Bu görsel zihninizde ne(leri) çağrıştırıyor Tek bir kelime ile aşağıda yer alan görseli ifade ediyor olsanız, bu kelime ne olur?
Bu imzayı tek bir kelime ile ifade edecek olursak en iyi karşılığı sanırım: “denge” olur. Denge sağlandığında, özümüzdeki zıt kutuplar (eril-dişil enerjilerin dengesi) birlendiğinde, enerjiler barış sağladığında kutsal bir evlilik gerçekleşir. Ve böylece tek bir kökten var olan iki ağaç gibi, eşsiz ışığımızı sonsuzluğun derinliklerine doğru sevginin, aşkın ritmi ile tıpkı bir mum misali erirken, öz ışığımızın gücünü tüm kainatla paylaşabiliriz.
Bu imza yoga literatüründeki “vrikshasana” (ağaç beden duruşu). içsel denge sağlandığında evrenin ritmi ile uyumlanır ve evrenin kalbinin ritmi ile iletişime geçebiliriz. Astroloji literatüründe ise sembol olarak; “Venüs” gezegenini çağrıştıyor sanki, ne dersiniz? Ve sağ üst köşede, sol alt köşede birarada var olan dört nokta; eylemi, hareketi sembolize eder, şefkatin ve merhametin uyumla, ahenkle evrenin dört bir yana yayılması…
Tolkien’in varoluşsal yaşam tonunu (oikodespotes) gerçekleştirmesi yönünde destek olan gezegen; Venüs (Hairtanın ışığı olan Ay’ın kısmi asaletinde duran gezegen). Genel olarak Venüs gezegeni; sanatın, kendimiz ile olan ilişkimizin, güzelliğin, aşkın, barışın, öz değerlerimizin, uyumun, dengenin, özümüzde “bir” olmanın sembolüdür.
Tolkien’ın filmde arkadaşları ile birarada iken telaffuz ettiği ilginç bir replik var:
“Sanat aracılığı ile dünyayı değiştirelim.”
*Bu cümle, Tolkien’ın doğum haritasındaki 6. evde yer alan ve Saka (Kova) burcu sürecini deneyimleyen Venüs gezegenini, daha iyi nasıl anlatabilirdi?
---Şimdi, doğum haritasıdan ve Tolkien’in yaşam sürecinden biraz odağımızı çekip, konsantrasyonununuzu bulunduğunuz alana yönlendirin, lütfen. Mesela çalışma masanızın üzerine bir göz gezdirin, lütfen. Şu anda nasıl bir manzara ile karşı karşıya isiniz? Bu manzara, sizin zihninin bir yansıması, eş zamanlı olarak. ---
Einstein’ın dediği gibi:
“Eğer dağınık bir masa, dağınık bir aklın işareti ise, boş bir masa neyin işaretidir?”
Zihninizin derinliklerine de böylelikle da bir göz atmış oldunuz, şimdi.
Tolkien’in ise zihin-beden-ruh üçlüsünü, sanatın rüzgarlarıyla beslenen zihinsel doğurganlık gücünden aldığı ilham ile, evrensel kardeşlik zemininde köklendirmeyi seçtiğini görmekteyiz (Venüs gezegeni, Kova burcu sürecini 6. evde deneyimliyor) Hobbit kitabının ardından yazdığı “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesi ise zihin; “Yüzük kardeşliği”, beden: “İki Kule”, ruh: “Kralın Dönüşü” nü sembolize ediyor olabilir mi, acaba? (bu tamamen Özge’ce bir yorum, siz de düşünün belki farklı birşey yakalayabilirsiniz; 2-6-10. evlerin iletişim süreci arasında yer alan büyük mavi zihinsel üçgene bir göz gezdirin…)
Zihin-beden-ruh dengesini sağladığımız an gerçekliği
öz doğal ritmi ile görmeye başlarız…
Tolkien’ın doğum haritasında 6. evi değerlendirirken şunun da altını çizmeliyiz; 6. ev çalışma sistematiğimizi, metodolojilerimizi, iş sahasının niteliğini gösterdiği gibi var olan niteliklerimiz üzerinde emek vererek ustalaşma adına ilerlediğimiz zemindir, eş zamanlı olarak. Tolkien’ın 6. evinde yer alan Venüs gezegeni, usta bilgenin zaten Dünya gezegenine kök salarken çok iyi bildiği, feleğin çemberinden geçerken uygulama gücüne daha önceden hak kazanmış olduğu bir doğayı ifade etmektedir. (Güneş ten Ay a doğru ilerlediğimizde Venüs gezeninin bu iki ışık arasında yer aldığını görebilirsiniz, iki ışık arasında yer alan gezegenlerin doğalarını çok iyi bilir ve doğal olarak mevcut varoluşsal zeminimize yansıtırız). Tolkien’in hayat ifadesini (oikodespotes) gerçekleştirmesi yönünde destek veren Venüs gezegenine bu süreçte öz değerlerinde var olan yeteneklerin uyumlu doğasını inşa etmesi yönünde Satürn gezegeni ve yaşamının statü alanında var olan, var oluşun en güçlü zenginliği (Neptün/ Pluto birleşimi, 10.ev) tarafından doğal olarak var olan akışta sevgi ve hafiflik ile desteklenmektedir. Böylece Tolkien, yaşamın öz nihai güzelliğinin ancak ve mutlak suretle kendi özümüzdeki derin dönüşümsel gücün doğası ile buluşabildiğimizde gerçekleşebileceğini… Tüm arzuların isteklerin, beklentilerin ardında var olan sesi duyabilmenin ancak gerçekten ölümü deneyimleyerek ve yeniden doğarak mümkün olabileceğini (Neptün/Pluto birleşimi 10. evde İkizler burcu sürecini deneyimliyor) tüm duyularımıza aşkın gücü ile dönüşümsel dokunuşlar gerçekleştirerek işlemiştir.
Tolkien’in bu dünya gezegeninde gerçeğe dönüştürmek isteği amacı ışıyan gezegeni (Jüpiter) bu amacın destekleyi ışığını (Venüs) irdeledik, bir de bu gezegenlerin ardındaki motivasyonlara göz gezdirirsek Tolkien’in iç dünyasına daha rahat şahit olabiliriz. Helenistik astroloji literatürüne göre; her gezegenin bir de bir noktası mevcut. Bu noktalar, mevcut gezegensel süreçleri nasıl içsel bir dinamik ile deneyime açıldığımıza dair ipuçları sunuyor. Tolkien’in doğum haritasında Jüpiter gezegenin noktasının 8. evde Koç burcu sürecini deneyimlemekte olduğu görüyoruz. Ölüm sürecine yönelik yeni bir başlangıç enerjisi ile düşünsel açıdan büyüme enerjisini, algılamanın ötesindeki ikiliği duyumsayarak aşkın özgürleştirci tonunda yansıtmakta olduğunu söylebiliriz. (Venüs noktası İkizler burcu sürecini 10. evde deneyimlemekte).
Peki bu amacı ve desteği yönlendiren geminin dümenini yöneten kim? Bunun için yükselen burcumuzun yönetici gezegenine bakıyoruz. Burada bilinç ve bilinçdışı arasında mekik dokuyan “Tanrıların Habercisi” (Merkür gezegeni) ile karşılaşıyoruz hem de “Tanrıların Kapısı” olarak nitelendirilen Oğlak burcu sürecini deneyimlerken; yaratıcılığımız, aşk, çocuklar ile ilişkimizi sentezleyen öz zeminde (5. ev). Şaşırdık mı, tabi ki “hayır”. Tolkien’in arı gibi çalışkan yaratıcı zihinsel doğası geçmişe, geleneklere, tarihsel köklere sıkı sıkıya bağlı olsa da bir gözü planlama, stratejik davranışlar sergileme yeteneği ile hırsla, azimle, yüksek bir konsantrasyon gücü ile yamaç kayalıklara tırmanan bu balık kuyruklu dağ keçisinin, bir diğer zeminde de y cehennemin en dibindeki ateşin dönüştürücü gücünü aktarıyor olmasına hiç şaşmamak gerek! Herşeyin iki kutbu olduğunu, biri olmadan diğerinin de var olamayacağı gerçeğini, her ölümün yeni bir doğum sürecini tetiklediğini ancak gerçekten öldükten sonra bir yaşamın var olabileceği gerçeğini kelimelerin sihirli gücü ile dimağımıza perçinliyor adeta. Ancak arzuların ve isteklerin ötesine geçilebildiğinde gerçek yaşamın başladığını biricik dehası ile yüreklerimizde uyandıran Tolkien’in mutluluğun zenginliğini; güvenle, inançla, asaletle, iyimserliği öz hamurunda bulundurduğunu da hatırlayalım. Özümüzde zengin isek gerçek mutluluğun sonsuz tadını biliyoruz demektir, böyle bir tadı herkes ile paylaşmak istemez misiniz? Bunun için bir yön belirlememiz gerekir, gemimizin rotası belli değil ise ne rüzgarlar ne de kürekçiler bize yardımcı olamaz, değil mi? Tolkien’in gemisinin yönünü belirleyen gezegenin de Merkür gezegeni olduğunu görüyoruz (10. evimizde yer alan burcun yönetici gezegeni).
“En mahir örümcek bile zayıf bir ip bırakır.”–Gandalf
J.R.R.Tolkien
Tolkien’in gemisinin pruvasının ucunda bir sembol olsa idi sanırım bu; “örümcek” olurdu. Kader ağlarını; öz güç, öz niyet, varoluş (Güneş) ışığında sebatla, bilgelikle ağır ağır dokuyan bir örümcek…
Bu örümceğin ağlarını takip ederek “Güneş” ini gerçekleştiren, kendi krallığını yaratan Tolkien’in öz kaynaklarına, yeteneklerine olan güven ve inancının ve aynı zamanda maddi değerlere anlam yüklemeyen bir yapısı olduğunu görmekteyiz (Satürn gezegeni 2. evde Terazi burcu sürecini deneyimlerken 5. evde Oğlak burcu sürecini deneyimlemekte olan Merkür gezegeni ile kare açı gerçekleştirmektedir). Bu kare açısının hedefi; Tolkien’in kendi içsel öz yeteneklerinin ve kendisi ile kurduğu ilişkinin uyumlu, ahenkli güzel doğasına/niteliğine güvenerek bir yapı inşa edebilmesi için varoluşun özünde bulunan güzelliği özgün bir formda evrensel olarak uyandırdığı vakit, yaratıcılığın gücü ile bu yapıyı ifade edebileceğini göstermektir.
Karmanın efendisinin (Satürn gezegeni) bulunduğu burç sürecinde kendimizi gerçekleştirmek isteriz ve Satürn gezegeni aynı zamanda kariyer yaşamımızda var olan niteliklerimizi ışıyan bir gezegendir. Tolkien’in yeni diller yaratma, başka diyarlar inşa etme tutkusuna şaşmamak gerek doğrusu! Bu açıdan yaklaştığımızda Tolkien’in yaşamlar boyu yaşanmış deneyimlerinden, zihinsel izlerinden yola çıkarak, her ne kadar kendisi kitaplarının alegori olduğunu doğrulamamış olsa da nesnel bir gerçeklik düzeyinde yaşanmışlıkların izini, kendisi ile kurduğu ilişkinin tonunu, farklı bir forma dönüştürerek zamanın adaletini de bizlere yansıtmakta olduğunu söyleyebiliriz. (Satürn gezegeni, Terazi burcu sürecinde yücelim asaleti kazanmaktadır. Satürn ün doğasında var olan inşa etme, form oluşturma motivasyonu kendiliğinden akan bir enerji yapısına sahiptir).
Ayrıca Satürn gezegeni, bizlere tek biricik yegane ilişkinin sadece kendimiz ile kurduğumuz ilişkinin doğasında var olabileceğini hatırlatır. Kendimiz ile nasıl bir ilişki süreci inşa etmiş isek, dış dünyaya bu ilişkinin dinamikleri yansıtır ve böylelikle karşımızdaki varlık, bizi bize anlatan, bir ayna vazifesi görür. Tolkien’in doğum haritasında Satürn gezegenin toprak niteliğinde öncü bir burç olan Oğlak burcu sürecini “0” derecede deneyimlediğine şahit oluyoruz, öncü burçlarda “0” derecede yer alan gezegenlerin kendi doğalarını evrensel bir süreçte ifade edebilecek güce de sahip olduklarını söyleyebiliriz.
NEYE NİYET NEYE KISMET?
Niyet(ler), sonuçları belirler…
Gemimiz engin okyanusa doğru süzülürken hava koşullarının durumunu gözden geçirmiş miydik? Yoksa yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş misali bir deneyim ile mi karşı karşıyayız?
Her birimizin, yaşam döngüsünde gerçekleştirmek uğruna emek verdiği bir niyeti mevcut , bu doğum haritamızda ruhumuzun (Güneş’imizin) noktası olarak ışımakta, bir de bu niyet yolunda özgün maceralara atılırken kaşılaştıklarımız, yaşamın ebedi yolculuğumuz süresince bizlere sundukları mevcut kısmetlerimiz… Peki niyete doğru yol alırken kısmetimizde var olanlara yönelik tepkilerimiz, havanın durumunun değişkenliğine yönelik tutumlarımız nasıl form kazanıyor?
Tahtavarallinin bir ucunda “ölüm” diğer ucunda “doğum”; gerçekten yaşam sürecinde var olmak, yaşam sürecinde kendi öz benliğimizi inşa edebilmek adına kendi benliğimizin derinliklerine doğru hiçbirşeye tutunmaksızın zamanın ruhuna birlik bilincinde teslim olarak insanlığa, umuda doğru yol alarak bir doğum gerçekleştirmemizde gizlidir… (Tolkien’ın doğum haritasında ruh noktası; Terazi burcu sürecini 2. evde deneyimlerken Venüs gezegenin kısmi asaletinde yer almakta; şans noktası (kısmeti) ise Yengeç burcu sürecini 11. ev zemininde Merkür gezegeni asaletinde deneyimlemekte. Şans noktasının yönetici gezegeni (hava durumunun ana belirleyicisi , ışığı olan Ay ise; 7. evde Balık burcu sürecini deneyimlerken görmekteyiz).
Bu eşsiz doğumun gerçekleşmesi adına Venüs ve Merkür gezegenlerinin el ele desteğini gözlemlemekteyiz. Venüs ve Merkür gezegenlerinin fonksiyonlarını tetikleyen ana motivasyonları görebilmek adına, bu gezegenlerin hermetik noktalarına baktığımızda ise; Venüs noktasının 10. evde İkizler burcu sürecini deneyimlemekte olduğunu, Merkür noktasının ise Yay burcu sürecini 4. evde köklenmekte olduğunu görmekteyiz.
Doğum haritamızda; 4. ev öz olarak ait olduğumuz yeri işaret eder.. Tolkien atalarından miras aldığı yayının anlam arayışındaki okunu geriyor ve dünyanın tam da orta noktasına doksandan muazzam bir atış gerçekleştirmiş gibi duruyor, ne dersiniz? Ruhsal ve maddi olanı hayal gücünün derinliklerinde gerçek kılabileceği bir zemine doğru anlayışı birleyeceği bir noktaya doğru Satürn gezegeninin döngüsel bir yasasını takip ederek Karmanın Efendisi ile buluşmuş gibi görünüyor, ne dersiniz?
Şans noktasına göre, ruh noktasının merkezlendiği yeri değerlendirirsek; şans noktasına göre köşe bir evde yer alan hem beşik hem de mezar olarak da nitelendirilen, 4. evde yer aldığını görmek pek de şaşırtıcı olmasa gerek 4. evin yönetici gezegeni Venüs gezegeninin ise 8. evde yer aldığını görüyoruz. Bilinçdışının derinliklerine inerek özündeki anima (kadın)-animus (erkek) enerjilerini kendi içselliğinde öldürerek, bir bütün olarak yeniden doğmanın biricikliğini, gerçeklik sürecinde bireyselleşmeyi, kendi zihninde kelimeler ile meditasyon gerçekleştirerek “ben,zihin ve beden değilim” idrakı ile karşıtlıklar arasındaki uyumu dengeleyerek bilincini dönüştürmüş ve görmeye hazır olan özgür bireyler adına tüm insanlığa bu bilgelik öğretisini kaleminin eşsiz güzellikteki sihri ile yaymış öz bir bilgedir.
“Satürn gezegenin, dairesel bir yasayı izler; bu evrensel ve dairesel yasa sonunda dengeyi sağladığında Satürn’e “Yüzüklerin Efendisi” denir.” –**
(*Imsıragıc, L. (2015). Enerji Astrolojisi, syf.: 91.)
TEK BAŞINALIĞIN EFENDİSİ
İlk harita ile başlamak çok önemli çünkü niyet, sonuçları belirler…
“Parlak bir kılıcı keskinliğinden ötürü sevmem, oku süratinden dolayı veya
savaşçıyı zaferinden dolayı da sevmem.
Tüm bunlar neyi savunuyorsa işte onu severim.”
J. R. R. Tolkien
Ruhun gerçekleştirmesi yönünde tahaattüt verdiği olgulara yönelik inşa ettiği bir süreç vardır. Bu inşaatın yapı taşlarını ışıkların (Güneş/Ay) birbirleri ile gerçekleştirdiği döngüsel dansın ritminde görebiliriz bu açıdan yaklaşıldığında bir tane doğum haritamız değil, doğum haritamızın özünde birden fazla harita olabileceğini tahmin edersiniz. Bunların en temeli Dünya gezegeninde beden almayı seçtiğimiz döngünün toprak yapısının sınırlarını çizen; doğum öncesi “Güneş Tutulma” haritası anne karnında iken gerçekleşen en son Güneş Tutulması, ruhun macerasının nasıl bir zeminde kök salacağını gösterdiği gibi; anne karnında iken bir sonraki neslin devamı adına yumurtalık kayıtlarınız da aktif olduğuna göre bu sürecin tesirinin kuşaklar boyu izler bırakacağının da altını çizmek yerinde olur. Bir de bunun daha derininde tüm hikayenin çekirdeğinde “Doğum öncesi yeniay/dolunay haritası” mevcut. Doğumunuzu gerçekleştirmeye niyet etmeden önce en son gerçekleşen yeniay/dolunay (doğumunuz yeniay-dolunay arasındaki süreçte tezahür etmiş ise; “doğum öncesi yeniay haritası”; doğumunuz dolunay ile bir sonraki yeniay süreci arasında tezahür etmiş ise “doğum öncesi dolunay haritası” değerlendirilmeye alınır). haritaları ruhun öz kapasitesini/yeteneklerini, varoluşundaki gerçek tohumundaki potansiyeli ışır böylelikle ruhun, Dünya gezegeninde inşa etmeye geldiği niyeti “nasıl” gerçekleştireceğini tohumundaki öz biricik yeteneğinin izlerini sürerek gözlemleyebiliriz. (*Doğum öncesi tutulmalar ile detaylı bilgi edinmek isteyenler R. Hakan Kırkoğlu tarafından kaleme alınan “Ruhun Yolculuğu” kitabını okumaları önerilir).
Tolkien, Ay’ın büyüme sürecinde (Hilal Fazı) beden almayı seçmiş özgür bir ruh olduğu için Tolkien’ın doğum öncesi yeniay haritasını değerlendirdiğimizde Ay’ın Oğlak burcu sürecini deneyimlemekte olduğunu görmekteyiz. Bu süreçte Oğlak burcu aynı zamanda yükselmektedir, Tolkien’in bilincinde “tamamlanmaya, bütünlenmeye yönelik tek başınalığın efendisi olma” var olmaktadır. Ay ın kısmi asaletinde yer alan gezegen ise Jüpiter gezegenidir ve Balık burcu sürecini deneyimlemekte ve zihinsel tasarımlarımızı gerçekliğe tezahür ettirmek üzere yeteneklerimizi sergilediğimiz zeminde yer alıyor. Ve dikkatinizi Satürn gezegenine yöneltmenizi isteyeceğim Satürn yücelim asaletinde yer aldığı Terazi burcu sürecini 10. evde ifade ediyor. Hayatının Kökeni (Pars Hyleg noktasına) noktasına baktığımızda Akrep burcunun 4 derecesinde yer aldığını görüyoruz, Akrep burcu, Tolkien’ın natal haritasında, 3. evinde (zihin, tasarım, yetenekler, iletişim alanımız) Merkür gezegenin kısmi asaletinde yer aldığı gerçeği ile karşılaşıyoruz JNe diyorum, astroloji ile ilgilenenler anladı ancak bir cümle ile özetlemeye çalırsam şunu söyleyebilirim:
Balık kuyruklu deniz keçimiz zamanın çok ötesinde yüksek bir konsantrasyon gücü ile zihinsel eylemlerini okyanusun en derinlerine yönlendirerek yepyeni ışıl ışıl bir dünya yaratma niyetini tohumunda var etmekte imiş!
Bu noktaya kadar Tolkien’in yaşam öyküsünü Helenistik astroloji temellerinden yola çıkarak;
natal harita, doğum öncesi tutulma (Güneş Tutulması)haritası ve yeniay/dolunay haritaları merceğinden değerlendirmeye çalıştım.
“Follow your bliss” /Özünüzdeki saadetin takipçisi olun!”
Joseph Campbell
Bu üç haritayı (natal harita, doğum öncesi tutulma (Güneş Tutulması) haritası ve yeniay/dolunay haritası) iç içe geçmiş halkalar olarak düşünün.
--*Bu noktadan sonrası Özge’ce bir yorum içeriyor*--
En çekirdek tohum : doğum öncesi gerçekleşen yeniyay/ dolunay haritası,
Toprak: doğum öncesi gerçekleşen Güneş tutulma haritanız ve
Çiçek: mevcut natal doğum haritanız, olarak yorumlanabilir.
Bu yorumu yoga literatüründeki bilgiler ile birleştirirsem şöyle özetleyebilirim:
Yoga anatomisinde beden beş boyuttan/kılıftan (kosha) var olmaktadır.
En temelde “Bliss body/Anandamaya Kosha”: en derindeki huzuru, çoşkuyu,acıyı harmanlayarak deneyimlere açılacağımız öz varloluş gücümüzün tohumu = Doğum öncesi gerçekleşen yeniay/dolunay haritası,
“Wisdom body/ Vijanamaya Kosha”: bilgelik beden katmanı/kılıfı; ağacı kapsayan onun genişleyerek, büyümesine destek veren toprak = Doğum öncesi gerçekleşen Güneş Tutulması haritası,
“Mental-Emotional Body/ Manomaya Kosha” birincil olmak üzere, diğer iki bedensel katmanın/kılıfın (“Energy body/ Pranamaya Kosha”, ve Food Body/ Anamaya Kosha” izlerini de natal haritadan değerlendirebiliriz. : zihinsel beden- duygusal beden ve fizyolojik beden arasındaki enerji bağlarını natal haritada görebilir bunları nasıl denge haline dönüştürebileceğimizi keşfedebilir böylelikle zihnin izdüşüm alanını dönüştürerek bilgelik bedenini deneyimleyebiliriz. Zihin bedende kaldığımız sürece “yüzük” bize hükmetmeye devam edecektir, yüzüğün gerçek efendisi olduğumuzu keşfedebilmek adına; bilgelik bedeninde var olmayı deneyimlemeliyiz. Bu süreç meditasyon uygulaması sayesinde gerçekleşebilir. Herhangi birşeye bütün duyularınız ile odaklanarak yüksek bir konsantrasyon gücü ile yaptığınız her eylem süreci bir meditasyondur. Eylem ve sizin bir bütün olduğunuz her an bir meditasyon anıdır.
Tolkien’in kelimelerin ritmi ile meditasyon uyguladığını ve “bilgelik bedenini” deneyimleyerek başladığı noktaya öz tohuma çoşkuyla, saadetle geri döndüğünü görüyoruz.
SAVAŞ TAMTAMLARI…
Şu an içerisinde bulunduğumuz zamanın genliği bir savaş döngüsünü işaret ediyor…
Satürn (gerçeklik) gezegeni Pluto (en büyük şifalandırıcı, dönüşüm gücü) ile birleşmeye hazırlanıyor üstelik Oğlak burcu sürecinde…
Dışarıda bir savaş mı deneyimleyeceğiz? Hangi savaş dışarıda gerçekleşti ki?
Şimdi artık uyanma ve o derin arzuların, tutkuların, isteklerin ardındaki ile buluşmaya canavarın özündeki güzellik ile bir olma vakti!
Pluto; bugüne değin hep bir ötekileştirilme sürecine de maruz bırakılarak, bir canavar gibi nitelendirilse de, “Güzel ve Çirkin”de olduğu gibi en tüylerimizi ürpertici korkunç yanına yaklaşmaya cesaret edemediğimiz varlıkların özünde saf, ışıl ışıl bir güzellik vardır. Yeter ki; o güzelliği görecek kadar sınırlarımız ile temas edelim ve öz niteliklerimizi keşfetme niyetinde var olmayı seçelim. Pluto ile Satürn, Oğlak burcu süreinde 2020 yılının ilk ayında birleşirlerken; bize verdikleri mesaj: özümüzdeki dişil-eril nitelikleri birleyerek, şifalandırarak, iyileştirerek yepyeni birliğin zemininde büyülü güzellikte güçlü bir Dünya inşa etmemizdir ki; bu birleşime yüce bilge (Jüpiter gezegeni) de yeni doğacak pırıltılı güzellikteki dünya zeminin genişlemesi, özümüzdeki inançlar zemininde sağlıkla büyüyebilmesi adına destek vermeye geliyor.
Büyük bir yıkım gerçekleşiyor bugüne değin tüm tutunduklarımızı, zihnimizin derinliklerinde
kök salmış bizleri insan varlığı olmaktan ötede tutan her türlü
zihinsel-duygusal-fizyolojik-tinsel süreçlerden arınma özgürleşme zamanı!
Bunları niye anlatıyorum? Çünkü deneyimlemekte olduğumuz zamanın kalitesinde, zamanın çok ötesinden beri aynı hedef(ler) üzerine niyet etmiş olduğumuz ruhlar ile buluşmaya başlıyoruz, farkında olalım! Öz olarak; doğum öncesi tutulma ve doğum öncesi yeniay/dolunay haritalarınıza dikkatle incelerseniz tohumda bir olduğunuz ve tohumunuzu aynı toprak zemininde köklendirmeyi seçtiğiniz ruhsal ailenizin biricik üyelerinin şu an bir bir mevcut deneyimlediğiniz bedendeki yaşam sürecinize dahil olmaya başladığını görebilirsiniz. Köprüden önceki son çıkışta, neredeydik- neredeyiz-nereye gidiyoruz muhasebesini yapmak, birbirimize destek olmak adına tam da sözleştiğimiz zaman sürecinde biraraya geliyoruz, farkında mısınız?
Savaşın bir yıkım olmaktan öte bir bilinç dönüşümü olduğunu idrak edeceğimiz bu süreçte duyumsadığınızdan çok daha güçlü olduğunuzu hatırlamanızı diliyorum.
Yüzüğün yok edilme zamanı geldi!
Öyleyse şimdi kendi müttefiklerimiz ile bir olma ve yüzüğün yok edilişine dair savaşma zamanı ancak rüzgarın nasıl dalgalanacağını biliyor muyuz? Şimdilik evet ancak üstat Tolkien’e kulak kabartalım:
“Yaşayanların bir çoğu ölümü hak ediyor ve
ölenlerin bir kısmı da yaşamayı hak ediyor.
Yaşamı onlara verebilir misin?
O halde hak, hukuk adına ölüm buyurmakta çok acele etme;
çünkü en bilge olanlar bile her şeyin sonunu göremez.”
RUHUNUZUN NEFESİ NE KADAR KUVVETLİ?
Hiç şüphesiz ki bütünüyle yaşamı seçenler, yeniden doğuş süreçlerinde rüzgarın iyileştirici ve dönüştürücü gücü ile sonsuz süratte destekleniyorlar, yaşamın özünde halen bir ölü olmayı seçenler için yeni bir döngü başlıyor olacak, hiçbir savaş sürecinin kazananı ya da kaybedeni olmaz, ancak sadece yalın olarak olması gereken mutlak suretle tezahür eder…Seçimler çoktan gerçekleşti şimdi rüzgarların yönüne ve gücüne bir göz gezdirelim:
Yaşamınızın bazı süreçlerinde şöyle dediğiniz olmuştur: “Neye elimi atsam altına dönüşüyor, sanki görünmez bir güç beni destekliyor gibi hissediyorum, kendimi çok şanslı hissediyorum.” Bazen de; “Çalışıyorum, emek veriyorum, ancak sanki büyük bir güç tarafından engelleniyorum, elimi neye atsam sararıp, kuruyarak yok oluyor”…
Halbuki her iki deneyim süreci de o tohumumuzda var olan bircik yeteneği ışıyabilmemiz için var oluyor, öncelikle bunu hatırlayalım.
Rüzgarınızın nasıl estiğini görebilmek için haritanızda (natal) ışığınızın hangi elementteki burç sürecini deneyimlemekte olduğuna bakın, lütfen. Tolkien’in doğum haritasında haritanın ışığı Ay, su elementi grubunda yer alan Balık burcu sürecini deneyimliyor. Su elementinin gece haritasına göre ışığın üçlü yöneticileri:
“Mars-Venüs ve Ay” dır.
Tolkien’in yaşamının ilk bölümünde rüzgarlar onu sürekli eyleme davet ederken pek bir sert ve derinden esiyormuş. Mars gezegeninin üçüncül bir evde ancak yönetici olduğu Akrep burcu sürecini deneyimliyor olduğunu görüyoruz. Mars gezegeninin, eş zamanlı olarak sekinci ev sürecini de yönetiyor olduğu göz önüne alındığında, deneyimlediği sert rüzgarlar Tolkien’in yüzüne çarptıkça, deneyimlediği kriz ve travmatik süreçler zemininde, kendisini zihnen nasıl koruyacağına dair yeni stratejiler, metodolojiler yaratmasına güçlü, derin bir motivasyonla kendisini tanımasına vesile olan bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Mars noktasının da 5. evde Oğlak burcu sürecinde yer aldığını gördüğümüzde yüzüğü parmağına takarak bir anda istediği yere gidebilen, var olduğu kaosun ateşli ortamından bir anda daha güvenli bir alana göçüveren Bay Baggins’i şimdi daha iyi anlayabiliyoruz, değil mi?
Yaşamın ikinci döngüsünde ise, rüzgarlar tatlı tatlı dingin bir formda esmeye başladığında Tolkien’ın üniversitede profesör olarak ders vermeye başladığını, mutluluk halini deneyimlediği ebedi aşkı ile evlilik gerçekleştirdiğini, düzenli olarak yazmaya başladığı yıllar olduğunu görüyoruz. Soğuk dalgalarda uyanan ve güçlenen öz yeteneklerin ılıman, elverişli bir doğada tohumlanmaya bıraktığı yeni zevkli güzel bir süreç başlıyordu…
Venüs gezegeni 6. evde Saka (Kova) burcu sürecini deneyimlerken; Saka burcunun yönetici gezegenin (Satürn) 2. evde yücelim asaletinde bulunduğunu ve bu iki gezegenin (Venüs-Satürn) yücelim-yönetici dinamiğinde birbirlerini karşılıklı ağırladıklarını görüyoruz (bu iki gezegen birbirlerinin doğasını çok iyi bildikleri gibi aralarındaki bir de birbirlerini üçgen açı dinamiğinde gördüklerini göz önüne aldığımızda, öz doğal olan yeteneklerin ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı bir rol üstlendiklerini söyleyebiliriz).
Tabi ki her iki yaşam döneminin döngüselliğinde derin bir iz bırakarak destek veren “Ay”, 7. evde Balık burcu sürecini deneyimlerken Ay’ın 11. evin yönetici gezegeni de olduğunu göz önüne aldığımızda; arkadaşlığın-dostluğun-hayal gücünün- birebir ilişkilerinin özünde aynalanan biricik öz yetenekleri ve tabi ki en önemlisi umudun Tolkien’ın yaşamsal döngüsü boyunca ebedi destekçileri olduğunu söyleyebiliriz.
Film sürecinde ve Tolkien’in yaşam öyküsünü konu alan birçok yazıda Tolkien’in nasıl bu fantastik dünyayı yarattığına dair pek az ipucu bulunduğuna dair birkaç eleştiri yazısı okudum. Özetle şöyle sentezlenebilir ki;
Öz ilham ateşini serin sular ile nasıl derinleştirdiğine ilişin ipuçlarını doğum haritasında yer alan Merkür noktasının (10 derece Yay Burcu sürecinde 4. evde), Jüpiter noktasının (14 derece Koç Burcu sürecini 8. evde), ve Chiron’ın Aslan Burcu sürecini 12. evde deneyimlemekte olduğuna bir göz gezdirin. Noktaların ışıkları olmadığı için birbirleri ile açısal bir ilişki kuramasalar da 4-8-12 evlerinin arasında hapsedici, yakıcı içsel bir döngüsellik fark edeceksiniz, ve bir de 3. ev Akrep , 7. Ev Balık, 11. ev Yengeç burcu arasındaki su elementinde yer alan büyük su üçgeninin dinamiğine göz gezdirin. Bu iki üçgeni zihninizde birleştirin, işte “yüzük” tam da bu iki üçgenin orta noktasından Dünyaya tılsımını sonsuzluğun gücünde yayıyor.
TOLKİEN’IN YENİDEN DOĞUMU / ŞİMDİ YÜZÜĞÜ YENİDEN HATIRLAMA VAKTİ
Herşeyin kendi döngüselliğin ritminde oluşma, var olma, kendini gösterme ve yeniden oluşum aşamasına geri dönüş süreçlerini işaretleyen belirli bir zaman dinamikleri vardır.
Tolkien’ın hayat öyküsü beyaz perdede yerini aldığı bugünlerde ve “Yüzüklerin Efesndisi”nin bir dizi film olarak televizyon izleyicisi ile buluşması üzerine çalışmalar gerçekleştirilirken (dizinin 2021 yılında yayında olması planlanıyormuş) , Tolkien’ı nasıl şimdi ve burada hatırlıyoruz diye sorarak, zodyak açılımına göz gezdirdim.
‘Zodiacal releasing’ tekniği; ‘zodyak’ın serbest bırakılışı’, ‘zodyak’ın belirli tarihsel süreçlere göre açılımı’, olarak dilimizde kullanılmakta olan Vettius Valens’in (Helenistik dönem astoloğu/ M.S. 120-175), ‘Anthology’ kitabında yer verdiği bir yaşamın döngüselliğindeki belirli zamanların efendilerini yaşamımızda sentezlememize yol açan bir tekniktir.
Zodiacal releasing / Hormone releasing
Hormonlar nasıl ki belirli bir işlevi uyandırmak bir organımızı çalıştırmak üzere salınım gerçekleştiriyorlar ve böylece organizma işlevsel bütünselliğini denge halinde (sağlık) var edebiliyor ise, gezegenler de belirli dönemlerde salınımlarını ön plana çıkartarak, organizmanın belirli alanlardaki öz yeteneklerini diğer zamanlardan daha fazla ışıma misyonunu üstlenerek ruhun niyeti yönünde açılmasına, nitekim tohumuna geri dönüş yolunu keşfedilmesi adına organizmanın yolunu ışıyorlar, olarak özetlenebilir.
Oradaydık ve Şimdi Buradayız!
Orta Dünya ve “elf” dilinin yaratıcısı, filolog, şair, yazar ve Oxford profesörü Tolkien’in ruh noktası üzerinden hayal dünyasının zaman efendilerinin derinliklerine bir dalış gerçekleştirelim mi?
Tolkien’ın ruh noktası (Venüs gezegeninin kısmi asaletinde yer almaktadır) Terazi burcu sürecini 2. evde deneyimlemektedir, ruh noktasının yönetici gezegeni Venüs 6. evde (kendi kısmi asaletinde), Saka (Kova) burcu sürecini deneyimlemekte ve Venüs ile Satürn gezegenleri arasında doğal akan nitelikleri vurgulayan üçgen açı kalıbı dikkat çekmektedir.Ve yazının önceki bölümlerinde bahsettiğim üzere 2. ve 6. evlerin yönetici gezegenleri arasında yücelim-yönetici niteliğinde karşılıklı etkileşim olduğunu görmekteyiz. Tolkien’in yaşam döngüsünde Venüs gezegenin oldukça ön planda olduğunu en nihayetinde Güneş’ini Venüs ün doğasında Satürn’ün döngüsel ritimlerinin izini sürerek taçlandırdığından önceki paragraflarda bahsettim.
Venüs ve Satürn gezegenlerinin birbirlerinin doğasını çok iyi tanıdıkları gibi, bibirlerini güçlü bir şekilde destekleyerek Tolkien’in ruhunun niyetini gerçekliğe tezahür ettirmesinde önemli açılımlar sağlamışlardır. Venüs gezegenin ışıl ışıl parlayarak ön plana çıktığını görüyoruz. Saka burcunda yer alan Venüs, fantastik bir dünyanın zihinsel ardıl planında, ruhani güçlerin maddenin üzerindeki yerini, ruh-zihin-beden uyumunun, dengesinin sağlandığında görülebileceğini sentezlemektedir. Ruhun özündeki savaş halinde olan dinamikler dengeye ulaştığında sonsuzluğun güzelliği kendiliğinden doğal olarak görülür hale gelecektir.
- 3 Ocak 1892 yılında Dünya gezegenine merhaba demeyi seçen Tolkien’in yaşamının ilk döneminde Terazi burcu 2. ev; kendi öz niteliklerine, değerlerine, kaynaklarına Venüs doğasında özgün güzellikte bir yaklaşım ile eğileceğini ışırken, şans noktasına göre (Athla Çemberine göre) ruh noktasının yöneticisinin bulunduğu konuma göz attığımızda 8. evde Saka burcunda yer aldığını görmekteyiz ve Satürn, atalarımızın, köklerimizin ve babamızı temsil eden 4. evde Terazi burcunda yer almakta. Tolkien henüz 3 yaş civarında iken Oğlak temalarının dolayısı ile Satürn’ün engelleri ve kısıtlayıcı dönüştürücü gücü ile tanıştığını görüyoruz. Tolkien’in baba kaybının bu dönemde olması hiç de şaşırtıcı değil.! Natal haritasına göre baktığımızda; Güneş’in 5. evde, 3. evdeki Mars ve 7. evde Balık burcunda yer alan Jüpiter gezegenleri ile sekstil açısı ise; kendi öz değerlerine ilişkin deneyimlediği travmatik izlerin zihinsel olarak kozmik okyanusun derinliklerine doğru bir dalış gerçekleştirmeyi seçtiğinde yaratıcı bir güce ile dönüştürebileceğini ışımaktadır.
- Yunan filolojisinde uzmanlaştığı 1913 yıllarında ise zamanın efendisinin: Mars olduğunu görüyoruz. Mars gezegeni Tolkien’in Athla Çemberinde 5. evde Akrep burcunda Merkür ün kısmi asaletinde olması ve yine bu evde Satürn noktasının yer alması, filolojide uzmanlaşmak için bundan daha yaratıcı ve özgün bir süreç deneyimi olmaz diye fısıldıyor adeta.
- 1920 yılında, İngiliz Dili okumaya başladığını ve eş zamanlı olarak Leeds Üniversitesinde Eski ve Orta İngiliz Filolojisi dersleri vermeye başladığı dönemde, Yay burcunun ve dolayısıyla Jüpiter in zamanın efendisi olarak açıldığını, ortaya çıktığını görmekteyiz. Athla Çemberi’nde 9. Evin parladığını görüyoruz. Ayrıca 6. evinde yer alan Yay burcunda da Merkür noktası bulunmaktadır. Bu süreçte hem diller konusunda uzmanlaşmak hem de sıradışı bir professor olma yolunda kariyer basamaklarında ilerlemeye başlıyor.
- 1932-1937 yılları arasında “Mr. Bliss” adında illüstrasyonlu bir çocuk kitabı yazan Tolkien’in yaşam döngüsündeki zamanı o dönem Oğlak temalarının ön planda olduğunu Satürn’ün yine iş başında olduğunu haber veriyor. Oğlak burcunun natal haritasında 5. evde yer alıyor olması çocuk kitabı yazarken kendisini oldukça renkli, yaratıcı elverişli bir zeminde hissetmiş olsa gerek (“Bliss” kelimesini 12. evinde yer alan Pandora nın kutusu da kulağına fısıldamış olabilirJ)
- Üstadın ‘Hobbit” isimli eserinin ise 21 Eylül 1937 yılında yayınlandığı tarihte ise yine “Satürn” ün baş rolde olduğunu ancak Athla Çemberine göre 1-7 aksının aktif olduğunu, 1937 yılının ikinci döneminde Yengeç temalarının ön planda olduğunu ve kendi kısmetini deneyimlediğini görüyoruz. Ve biraz daha detaylı bakmak istersek 1937 yılının Eylül ayına, Koç burcu sürecinin hakim olduğunu yöneticisi Mars’ın 5. evde Akrep burcunda olduğunu görüyoruz. Koç burcunun 10 evde, zemininde Jüpiter noktasını içerdiğini de görmekteyiz. Tolkien, zafere doğru emin, temkinli derinden ağır adımlar ile ilerlemekte idi…
- Tolkien’in üzerinde büyük bir titizlik ile emek verdiği şaheseri ‘Yüzüklerin Efendisi’ üçlemesini on yıl boyunca 1939-1949 yılları arsında kaleme alırken,
Oğlak burcunun ön planda olduğunu yine gözlemlemekteyiz. Kendi öz kimliğini bütünlemeye yönelik adım adım ahenkle yol alan bir dağ keçisi…
Tolkien’ın yaşam döngüsünde, 1926-1953 yılları arasında “Oğlak burcu” sürecinin ön planda olduğunu dolayısı ile zamanın efendisinin karmaların efendisi “Satürn” olduğunu görüyoruz. Ve bu yıllarda “Yüzüklerin Efendisi” ismini verdiği bir kitabın inşa sürecini gerçekleştiriyor olması Tolkien’in kesinlikle astroloji ilmine de bir merakının hatta belki de içsel bir müneccim olduğunun altını çiziyor olabilir J
Oğlak burcu Tolkien’ın natal haritasında yaratıcılığın, aşkın zirvelerinde(5. evde) gezinmektedir. Athla Çemberi’nde ise 7. evde (köşe bir evde yer alıyor olması görünürlülüğü ve gezegenin temsil ettiği yetenekleri daga güçlü sergilemesine vesile olmaktadır) kendi özümüz ile ilişkilerin doğasında buluşacağımız alanda yer alıyor. Doğum öncesi ‘yeniay haritası’nda ise bilincine doğan süreçte (1. evinde) bu keçinin var olduğunu görmekteyiz. Bu keçinin çıkış noktasının öz bilinci olduğunu görebiliyorsunuz sanırım.
-Üç cilt halinde 1954-1955 tarihleri arasında yayınlanarak bu kıymetli eser okuyucu ile buluşurken Tolkien’in öz coğrafyasında evrensel akıl ile bir olmuş bambaşka bir dünya var oluyordu, bu dönemde Saka burcunun ışıdığını görüyoruz. Natal haritasına göre 6. evde, Athla Çemberine göre ise 8. evde konumlanan Saka burcu, şans noktasına göre pek de kısmetli bir makamda yer alıyor gibi görünmese de yönetici gezegeni ‘Satürn’ ün şans noktasına göre 4. evde Terazi burcunda yer aldığını gördüğümüzde (bu burçta Tolkien’ın ruh noktasının da yer aldığını hatırlayalım) bu Orta Dünya nın zihinlerimizin en derinliklerinde yepyeni özgün dünyalar yaratmamız için zamanın döngüselliğinde Tolkien’in daima yanıbaşımızda, ruhunun nefesi ile destek olacağı o günden beri parlamaktaymış.
1954-1955 tarihleri arasında ‘Yüzüklerin Efensidisi” üçlemesi tamamlanıp yayınlansa da bu eserin idrakı yazım süreci gibi ağır olacaktır. Ne de olsa başlangıç nasılsa son da aynı şekilde tezahür etmiyor mu?
- 28 Mart 1972 yılında Kraliçe Elizabeth tarafından “Britanya İmparatorluk Nişanı’yla onurlandırıldığı yıl; Saka burcunun özgün yaratıcı zemininde Satürn ün egemen olduğu yıllar da olsa da daha özel olarak o yıl Mart ayında hangi burcun ve yönetici gezegenin ön plana doğru açıldığına baktığımızda Akrep burcu ile karşılaşıyoruz. Akrep burcu Tolkien’ın natal haritasının zihinsel tasarım, iletişim evinde ve burada Saturn noktası da yer almakta. Mars ise Akrep burcunda yer alıyor; biraz daha özeline doğru inecek olursak 26 Mart 1972 tarihinde Saka burcunun dolayısı ile Satürn gezegenin açıldığını görüyoruz. Saturn gezegeni ikinci evinde öz niyetinin ışıdığı (ruh noktasının bulunduğu alanda yer alması) , Mars’ın 3. evi olan zihinsel tasarımlarının kalbinde yer alması, ve Saka burcunun 6. evi (çalışma-emek verdiğimiz, diğer insanlara hizmet sunduğumuz, sağlık evi) nde yer alıyor olması sanki yaşamının neredeyse tamamı boyunca kendisini zihinsel dünyasının derinliklerine kendisini keşfetmeye adamış ve yaratıcı bilge ifadesi ile kalbindeki sonsuz alevi birleştiren sezgisel farkındalığın efendisinin tüm emekleri mevcut bedeninden ışık olmadan bir yıl önce taçlandırılmış olduğuna şahit oluyoruz.
-Peter Jackson’ın yönetmen koltuğunda oturduğu 19 Aralık 2001 yılında Yüzüklerin Efendisinin ilk bölümünü beyaz perdede sevenleri ile buluştuğunda ise Tolkien’ın yaşam döngüsünde aramıza “Işığın Usta Savaşçısı” olarak merhaba dediğine şahit oluyoruz. Bu döneme ve 2009 yılına kadar olan dönemde Koç burcu sürecinin ön plana çıktığı yaşamında, Koç burcu natal haritasında atıl, ikincil ve bir diğerine medyun olduğumuz ev olarak nitelendirilen 8. evin açıldığını görüyoruz. 8. Evin özünde; ölümün doğumu, doğumun da ölümü doğurduğunu deneyimlediğimiz metafiziksel okült bir alan olarak görmeyi seçtiğimizde ve Mars’ın 3. evde yer aldığını göz önüne aldığımızda;
Orta Dünya nın zemininde her birimizin yüreklerini ve zihinlerini feth etmek üzere Tolkien yeniden doğuyordu. Athla Çemberine göre değerlendirdiğimizde de Koç burucunun satatümüzün ve kariyer yaşamımızı temsil eden 10. evde yer aldığını ve Mars’ın sahneye, doğuştan var olan niteliklerimizin yaratıcılıkla sahnelendiği alan olduğu kadar yaşamsal döngülerimizde edindiğimiz ödülleri de temsil eden 5. evde Satürn noktası ile birarada yer alıyor olması hiç de şaşırırtıcı değil, değil mi? Zihinsel süreçlerde kurgulanan sıradışı bir inovasyonun zaferinin sağlam bir biçimde ödüllendiriliyor oluşu bu kadar güzel resmedilemezdi doğrusu!
-Ve gelelim günümüze, şimdi nasıl bir süreçte Tolkien’ı yeniden hatırlama gereksimini duyuyoruz, acaba?
Ruh noktasından gerçekleşen zodyak açılımına göre; Tolkien’in yaşam döngüsünde 2017-2036 yılları arasında İkizler burcu sürecinin ön plana açıldığını görüyoruz. Doğal olarak sihirli, büyülü, ihtişamlı birşeyler gerçekleşiyor hem de Tanrıların elçisi (Merkür) bir süreliğine Hades ile sohbet etmeye gitmiş iken (bu yazının yazıldığı süreçte Merkür geri harekette ilerlerken Dünya ile Güneş arasında bir iç kavuşum gerçekleştiriyor, Yengeç burcu sürecinde), İkizler burcu Tolkien’in natal haritasında 10. evi ışırken, yönetici gezegeni Merkür, ise 5. evinde Oğlak burcu sürecini deneyimliyor. Athla çemberine göre ise; İkizler burcu 12. Evi deneyimlerken yöneticisi Merkür 7. evde Oğlak burcu sürecini deneyimlemekte.
10. ev; ünvanımızın, statümüzün, toplum tarafından nitelendirildiğimiz alandır. Bir bağlamda doğum haritasının taç bölgesidir. Şimdi Tolkien’in meyvalarını yediğimiz bir süreç ışıyor, Merkür’ün 5. evde Oğlak burcu sürecini deneyimliyor olması; Tolkien’in artık karmanın rüzgarlarının esmediği bir diyardan bizleri yaratıcı kimliği ile selamlıyor olduğunun en sonut göstergesi. 10. evinde birleşim halinde olan Neptün ve Pluto nun saf bir varoluş hali ile güçlü bir dönüşüm başlatabileceğimizi şu an bizlere hatırlatmaktadır.
Şans noktasına göre (Athla Çemberi) değerlendirdiğimizde ise; İkizler burcunun şans noktasını göremeyen ve potansiyelini tam anlamıyla yansıtamadığı üçüncül bir evde yer almasına ragmen Merkür’ün 7. evde Oğlak sürecini deneyimlediğini gördüğümüzde, kısmetini, şansını karşısında bulduğunu söyleyebiliriz. 7. evi, “evlilik” süreci olarak tanımlarsak, ve bilincimizde var olan ancak ancak bir ayna vasıtası ile ışıyabilen niteliklerimizin vurgulandığı alan olduğuna göre, Tolkien, özümüzdeki evliliği (eril-dişil enerjinin birleşmesi) gerçekleştirmenin tam zamanı diyor olmasın!
Biraz daha detaylı baktığımızda ikinci seviyede; 29 Ekim 2018’den 2020 yılına değin Yengeç burcu sürecinin açıldığını görüyoruz. Yengeç burcu Tolkien’in natal haritasında zemininde şans noktasını içeren “iyi ruhlar evi” olarak nitelendirilen 11. evini ışıdığını ve yönetici ışığı Ay’ın 7. evde Venüs kısmi asaletinde Balık burcu sürecini deneyimlemektedir.
İdeallerin, umutların, ümitlerin, dostluğun, iyimserliğin ve desteğin ışıdığı alan olan “Agathos Daemon”, 11. ev ve yöneticisinin bulunduğu konum; bizlere aradığımız desteğin özümüzdeki okyanusta gizli olduğunu yeter ki aynaya, kendimizi bütünüyle görme niyeti ile bakmayı hatırlamamıza ve kendimizi ideallerimizin üzerinde evrensel bir bilinçte tezahür ettirebileceğimiz bir hayale yönelik beslememiz gerektiğinin altını çiziyor olabilir mi?
Birazcık daha derine ineli çok ilginç ki; “TOLKİEN” filminin ülkemizde vizyona giriş günü (4 Temmuz 2019), Tolkien’ın zodyak açılımında ön plana çıkan, açılan bir gün olarak açığa çıkmış. 4 Temmuz 2019 günü Yay burcu açılıyor. Yöneticisi Jüpiter.
Yay burcu Tolkien’in natal haritasında 4. ev zeminindeki Merkür noktası ile ışırken; Jüpiter 7. evde Balık burcu sürecini deneyimlemekte. Athla Çemberine göre ise; Yay burcu 6. Evi ışırken, yöneticisi Jüpiter 9. evde Balık burcunda yer aldığını görüyoruz.
4. ev, ağacın kökleri; 10. ev ise bu ağacın meyva veren dallarıdır. Köklerindeki anlam arayışındaki daha doğrusu “hakikat” arayışındaki ruhunun/psişenin farklı kültürlere (9. Ev) doğru açılması için oldukça ideal, uygun bir gün imiş, ne dersiniz?
İnsan varlığı hakikatı aradığında “hiç” olurmuş, hiç olduğunda ışığı gökyüzüne mühürlenirmiş, Tolkien en yüksek oktavdaki ışığı ile bizleri sonsuzluğun okyanusunda sevgiyle, aşkla sarıp sarmalıyor… Yüzüğü, ancak gerçekten yaşamı deneyimlemek adına ölmeyi kalpten seçtiğimizde, gönül gözümün kalbimizin ortasındaki okyanusta öz ışığın gücü ile parlayabileceği gerçeğini ışıyor, umutla...
"Hiçbir isteksizliğin ve hiçbir dünyevi korkunun, bizi ışığı
sürekli takip etmekten alıkoymaması gerektiğine içtenlikle inanıyorum."
-J. R. R. Tolkien kaleminden, Edith'e bir mektubundan
Işık OLsun!
Özge Genlik
Yorumlar
Yorum Gönder